İNSAN NE KADAR KÖTÜ ŞEYLER YAŞARSA YAŞASIN İYİ KALMAK İYİ OLMAK BİR TERCİHTİR VE NE OLURSA OLSUN İŞİN SONUNDA İYİLER KAZANACAK

(Toplumsal İlişkiler 1844)

بَلٰى مَنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُٓ اَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّهٖ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ  

“Evet, kim iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman idareci, askerî erkân ve müslüman olarak, varlığını, benliğini Allah’a teslim eder, hükmüne rıza gösterir, İslâm’ı yaşayan bir müslüman olursa, onun mükâfâtı Rabbi katındadır. Böylelerine her iki dünyada da korku yok. Geride bıraktıkları yakınları ve yapamadıkları şeylerden dolayı mahzun da olmayacaklar.” (Bakara/112) 

Charles Dickens; “insan ne kadar kötü şeyler yaşarsa yaşasın, iyi kalmak, iyi olmak, bir tercihtir ve ne olursa olsun, işin sonunda iyiler kazanacak” derken, iyiliğin, iyi insan olmanın hakkını doğrusu sonuna kadar veriyor.

            Bakmayın siz iyilikten maraz doğar diyenlere. Yanlış kurgulanmış bir söz. Evet kötüye kullanımların her zaman söz konusu olma ihtimali yok değil. Lakin iyilik yapılmamalı mı yani? Böyle bir mantık size de ters gelmiyor mu? Gerçekleri görme konusunda gözümüzü parmaklarımızla kapatıp, güneş doğmuyor mu diyeceğiz? Biz parmaklarımızla gözümüzü kapatınca güneş doğmamış mı oluyor sanki?

            İyi insan olmaya çalışmak, iyilikler yapmak bir tercih meselesidir. İyi insanların ve yapılan iyiliklerin değeri asla unutulmamalıdır. İyilik yapmak ya da iyi olmak asla keriz olmak demek değildir.

            Şu hadis gerçek bir Müslüman’ın tanımını yapıyor. Burada konunun bir inanç boyutu var, bir de o inancın eylem safhasında dosdoğru duruş boyutu var:  Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
– Ya Resûlullah, Bana İslam’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim, dedim.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: 

– “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu.(Müslim,İman62. Ayrıca bk.Tirmizî, Zühd 61;İbni Mâce,Fiten12)    Sonuç itibariyle diyebiliriz ki, iyi, doğru ve dürüstler asla kaybetmezler, olsa olsa kaybedilirler. Karşındakini belki salak, aptal, geri zekâlı ve savunmasız görmüş olabilir ve onu aldatabilirsin. Aslında o aldattığın aldanmış olmuyor. Olsa olsa sen aldattığın, kandırdığın için karaktersizin ve şerefsizin biri oluyorsun. Eninde sonunda o iyiler kazanacak, kazanacak…

Şemsettin ÖZKAN
14.07.2025 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir