(Toplumsal İlişkiler 633)
وَلَمَّا جَٓاءَ مُوسٰى لِمٖيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُۙ قَالَ رَبِّ اَرِنٖٓي اَنْظُرْ اِلَيْكَؕ قَالَ لَنْ تَرٰينٖي وَلٰكِنِ انْظُرْ اِلَى الْجَبَلِ فَاِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرٰينٖيۚ فَلَمَّا تَجَلّٰى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكاًّ وَخَرَّ مُوسٰى صَعِقاًۚ فَلَمَّٓا اَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ اِلَيْكَ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُؤْمِنٖينَ
“Nihâyet Mûsâ, belirlediğimiz zamanda buluşma yerine geldi. Rabb’i kendisiyle konuşmaya başlayınca, bunun verdiği sonsuz zevk ve heyecanla, “Ey Rabb’im!” diye yalvardı, “Bana kendini
göster ki sana doyasıya bir bakayım!” Buna karşılık, Allah şöyle buyurdu: “Sen beni dünya gözüyle asla göremezsin! Çünkü buna dayanamazsın! Fakat mutlaka beni görmek istiyorsan, önce şu dağa bak; şimdi ona görüneceğim, eğer o sapasağlam yerinde kalırsa, o zaman sen de beni görebilirsin demektir.” Ve Rabb’i dağa tecelli edip ona nurunu gösterince, onu paramparça etti ve bu olayın dehşetiyle, Mûsâ bayılıp yere düştü. Sonra ayılıp kendine gelince, “Ey Rabb’im!” dedi, “Sen her türlü noksanlıktan uzaksın, yücesin! Affına sığınarak sana yöneliyorum! Ve ben,
Seni dünya gözüyle görmenin imkânsız olduğunu görerek, Sana Senin istediğin gibi inananların ilkiyim!” (Araf/143)
Hz. Mevlana der ki; “insan gözdür gerisi ettir. Göz ise ancak Hakk’ı görendir.” Göz en önemli azamızdır ancak gerçeği göremediği sürece bir işe yaramaz. Hakk’ı, hukuku, sevgiyi, merhameti görmüyorsa, sadece olayları seyrediyorsa, et parçasından başka bir şey değildir.
Üstad Sezai Karakoç da kendisinin daha iyi anlaşılması için gözlerinin derinliklerine bakılmasını istemekle haksız sayılmaz. Çünkü gözler kalbin aynasıdır da ondan. Asla yalan söylemez;
“birgün gözlerimin ta içine bak! Anlarsın ölüler niçin yaşarmış?”
İsmet Özel bir şiirinde gözleri kıyam etmeye hazır görür:
Bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin
üzgün, kara, ayaklanmaya hazır
ben yaralar kuşanıp katılırım onlara.
Haydar Ergülen’in Sis şiiri göz kavramının belki de en çok geçtiği şiirlerden biridir:
İki şehri var gecenin, biri gözümde
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim:
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde.
Şemsettin ÖZKAN
15.03.2022 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-leblebitozu.com