(Toplumsal İlişkiler 1704)
اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُٓوا اَنْ يَقُولُٓوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ
“İnsanlar, “Biz Allah’a ve âhiret gününe inanıyoruz!” demekle, hiçimtihân edilmeden bırakılacaklarını ve kolayca cennete ulaşacaklarını mı sanıyorlar? Oysa ne kadar da yanılıyorlar!” (Ankebut/2)
Biliyor musunuz? İnsan yaşadıkça, paçaları daha çok çamurlanıyor. Ama arınıyoruz işte, acı çekerek de olsa arınıyoruz. F.M. Dostoyevski’nin; “insan ancak acı çekerek olgunlaşır” sözünü de bu bağlamda değerlendirmek sanırım yanlış olmaz.
Konfor rahata alışmak her daim insan ruhunun bir numaralı düşmanıdır. İnsan sanki bataklığa saplanmıştır tabiri caizse bu gevşemeyle.
İran’ın ünlü sosyologu Ali Şeriati; “konfor ruhun bataklığıdır” der. Ruh bataklığa saplanırsa oradan bir iş çıkmaz demektir bu. Prof. Dr. Acar Baltaş bir konuşmasında şöyle demişti: “Konfor alanından yüksek potansiyel çıkmaz.”
Konfor öyle bir şey ki, misafir olarak gelir, gitmemek için elini ardına komaz, sonunda da evin baş köşesine bağdaş kurup öylece oturakalır. Yani kapıdan girdi mi bir daha bizi terketmez. Doğrusu biz onu kovamayız. Bizi kendine sımsıkı bağlar.
Konfor iyi gibidir, hoş gözükür gelin görün ki, insan ruhunu zayıflatır, gevşetir ve tembelleştirir. “Bir gün uyandığında yapmak isteyipte yapamadığın şeyler için zamanın çok geç olduğunu anlayacaksın,” derken Paulo Coelho “konfor alanı” tuzağına dikkat çeker. İnsan konforo alışınca üzerine bir rehavet çöker, uyuşur. Örneğin, sabahleyin erken kalkıp spor yapmak insana zor gelebilir. Halbuki bunu denemelidir. İlk etapta bu insana ağır gelse de spor yaptıktan sonra kendini mutlu hissettiğini anlayacaktır.
Başarıya aç insanlar asla konfor alanı tuzağına düşmez. Kapasitesinin ne olduğunu sürekli kendini güncelleyerek bilir ve kendini geliştirir. Yenilikler, buluşlar, icatlar böyle gelmiştir. Hayatlarından keşkeleri çıkarıp atmışlardır. Başarı da zaten genellikle hayatlarında çok meşgul olup, konforu yaşam biçimi olmaktan çıkaranlara gelir.
Yaşlılık ihtiyarlık insanın bu dünyada son demine deniyor denmesine de her ne hikmetse bir olumsuzluk havası hakim oluyor bu çağlarda nedense? Eyüp el-Ensari’nin doksanlı yaşlarda İstanbul surlarına geldiği unutuluyor. Zekeriya Peygamberin yaşlı halinde Yahya Peygamber adında bir çocuğu olduğu unutuluyor. Hakeza İbrahim Peygamberin de Sare annemizden doğan İshak Peygamber adında bir çocuğunun da ilerlemiş yaşlarında olduğu görmezden geliniyor.
Evet yaşlılık gençliğe asla benzemez. Hiçbir şey eskisi gibi değildir. Bir dağa tırmanmış gibi yorgunsunuzdur bu yaşlarda. Ne bileyim nefesiniz daralıyordur bu çağlarda. Ama olgunluk, kemale erme, tecrübeler, görüş alanının genişlemesi gibi durumlar da bu zamanlarda yaşanıyor. Görüş alanınız gelişiyor. Kısacası insan acı çekerek olgunlaşıyor.
Şemsettin ÖZKAN
24.02.2025 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com