İÇTENLİKTEN UZAK ASLA SÜREKLİLİĞİ OLMAYAN İNSAN İLİŞKİLERİ HEPSİ YERİN DİBİNE BATSIN

(Toplumsal İlişkiler 1776)

وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِصٖينَ لَهُ الدّٖينَ حُنَفَٓاءَ وَيُقٖيمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ دٖينُ الْقَيِّمَةِ  

“Halbuki, onların da, yalnız Hakka ve tevhide yönelerek, dininde Allaha halisane samimi davranarak Allah’a kulluk ve ibâdet etmeleri, O’nun şeriatına bağlanmaları, O’na boyun eğmeleri, namazı erkanına, şartlarına, vaktine riayet ederek âşikâre kılmaları, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte sağlıklı bir toplumun dini, insanlığı, insanî değerleri ayakta tutacak hak din, zamanla değişmeyen tabiî hukuk kurallarını içeren şeriat, düzen, medeniyet budur.” (Beyyine/5)

Her şey bir yanıyla güzeldir lakin samimiyet büsbütün güzeldir. İçten davranabilmek, gösterişten uzak tavır, tutum ve davranışlar hepten güzeldir.  

            Franz Kafka; “içtenlikten uzak, asla sürekliliği olmayan insan ilişkilerinin hepsi, yerin dibine batsın” derken yapmacık davranışlar segileyenlere sert gönderme yapar. 

            Hz. Mevlana da; “Ya olduğun gibi ol, ya da göründüğün gibi görün” derken, bizleri tutarlı olmaya çağırır. 

            “Müslümanlığın görünmek değil, olmak” olduğunun ısrarla altını çizen Aliya İzzetbegoviç de, Müslüman oluşuyla takdir edilmeyi bir madalya gibi göğsünde taşıyarak aramızda dolaşmak isteyenlerin bize bir katkısının olmayacağını anlatır gibidir. Bu yüzden Müslümanlar Müslümanlıklarına sahip mi çıkacaklar yoksa Müslümanlıklarının kullanılmasına göz mü yumacaklar sorusunu akla getirir ve Müslümanları görüntüye önem vermekten çok, Müslüman olmaya çağırır. 

             Olmakla ve görünmek arasında Mevlana’nın dediği gibi tutarlılık olsa çok iyi olur ama esas sorun insanın kendi değerlerini yaşamak yerine başkalarının ölçüsüne göre yaşamasıdır. İnsanın başkalarının beğenisini alma yarışına girip kendisi olamaması çok acıdır. Çünkü başkaları için yaşamak kesin olarak insanı mutsuz yapar. 

            Bazıları için kim ne derse desin “olmak” esastır. Bazıları için de ne olursa olsun “görünmek” daha değerlidir.  Bazı insanlar kendilerini sadece kendi gözleriyle değerlendirir bazıları da kendilerine başkalarının gözünden bakarak not verir. 

            Peki siz bunlardan hangisine daha çok önem veriyorsunuz? Sizin için hangisi daha fazla değer addediyor? Olmak mı yoksa görünmek mi?

            İnsanın takdir görmek istemesi, elbette çok doğal… Alain de Botton’un dediği gibi “Hepimiz dünyadaki takdir pastasından kendi payımızı almak isteriz.” Çünkü takdir edilme isteği insanın başarıya ulaşmasında çok etkili bir motivasyondur. Zoru başaran insanları harekete geçiren en önemli dürtü, başta yakınları olmak üzere, insanların takdirini toplamaktır.

            Ancak takdir toplamak için yaşamaya başladığında, insanın kendi standartlarından, kendi değerlerinden uzaklaşma tehlikesi baş gösterir. Farklı insanların farklı beğenilerine hitap etme arzusu insanı hayatta pusulasız kılar. İnsan kendini başkalarının gözünden değerlendirdiği zaman, birbiriyle çelişen hedeflerinden hangisine yöneleceğini şaşırır. Ne değerleri kalır, ne de kırmızı çizgileri kalır.

            İnsanın kendini başkalarına beğendirme arzusu her toplumda vardır ama bizim kültürümüzde bu istek çoğu batı toplumlarına kıyasla daha baskındır. Cem Yılmaz bir skecinde “Üstü açık spor arabasını arkadaşlarına gösteremedikten sonra insanın böyle bir araba almasının ne kıymeti var?” diyerek, bizim toplumumuzun başkaları için yaşadığını bir cümlede özetler.

            Özellikle sosyal medyanın hayatımıza girmesinden sonra başkaları için yaşama yarışı, iyice çığırından çıkmıştır.  Hemen herkes kendi arkadaşlarından daha mutlu, daha paralı, daha eğlenceli, daha rahat, daha keyifli bir hayat yaşadığını Facebook, Whats App,  Instagram gibi sosyal hesaplarından ispat etme gayreti içine girmiştir. Bir yemek masası başında toplanan insanlar yemek yemeye, sohbet etmeye başlamadan önce fotoğraf çekmeye başlıyorlar. İçinde kendilerinin de göründüğü fotoğrafı sosyal medyada paylaşmayı o anı yaşamaktan daha fazla önemsiyorlar. Kendi tadacakları lezzetlere, paylaşacakları sohbetlere değil, arkadaşlarının beğenisine daha fazla önem veriyorlar.

            Oysa insanın kendisini sürekli başkasına göre kıyaslaması ruhunu zedeler. Çünkü insanın her zaman kendisinden daha uzun, daha zayıf, daha güzel, daha zeki, daha akıllı, daha başarılı, daha paralı bir arkadaşı mutlaka vardır.  

            Facebook, Instagram ve benzeri sosyal medya hesaplarında  “beğeni” özelliğinin kaldırılması bu konuda  “sosyal ben” ile “gerçek ben” arasındaki uçurumu bir nebze olsun kapatabilir. 

            İnsanın hayatta kendi etinden ve kemiğinden kendi heykelini yaparken rol modeller seçmesi çok doğrudur ama kendisini sürekli başkalarına göre yontması çok tehlikelidir. Çünkü yontmanın sonu yoktur; sonunda insanın kendisinden eser kalmaz.

Şemsettin ÖZKAN
07.05.2025 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir