(Toplumsal İlişkiler 183)
وَالَّذ۪ينَ تَبَوَّؤُ الدَّارَ وَالْا۪يمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ اِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ ف۪ي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّٓا اُو۫تُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَۚ
“Onlardan önce o diyarı yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan Medîneli fedâkâr Müslümanlara gelince, onlar, kendi ülkelerine göç eden bu muhacirleri kendi canları gibi severler ve onlara fazladan verilen ganîmetlerden dolayı içlerinde en ufak bir kıskançlık, bir burukluk duymazlar. Hattâ kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, daha muhtaç durumda olan mümin kardeşlerini kendilerine tercih ederler. Unutmayın; her kim kendi heva ve hevesinin bencillik, kıskançlık, cimrilik gibi ihtirâslarından korunursa, işte dünyada ve âhirette kurtuluşa erecek olanlar onlardır.” (Haşr/9)
“Bitkinin güzelliği tohumun iyiliğinden, insanın güzelliği kalbinden gelir,” der Hz. Mevlana. Öyle değil midir dostlar esas yatırım yapılması gereken kalpdir. Çünkü insanın içsel yanı yani kalbi Allah’ın baktığı yerdir. Bu yüzden olsa gerek Hz. Pir bize “içini dışından daha çok süsle! Zira dışın halkın, için Hak’kın baktığı yerdir,” tavsiyesinde bulunur.
Kalp ile nefis birbirine komşu iki kapı gibidir. Nefis sürekli halkın baktığı dışa yatırım yapmayı önerirken, kalp Hak’ka yatırım yapmayı ister. Bu sebepten nefis kapılarını kapatmadıkça kalp kapılarının açılması mümkün değildir.
Ah kalbim ah, senden daha büyük bir çöl, senden daha dipsiz bir göl var mı? Sönmek nedir bilmeyen yangınlarda sende, ama sağnak sağnak yağan yağmurlarda… Sana iyi bakmalıyım kalbim, seni süslemeliyim, seni güzele, doğruya, dostluğa, sevgiye doğru doludizgin at koşturmalıyım ki, Rabbim benden hoşnut olsun. Çok bilinen bir hadis vardır:
“Cennete girecek olan topluluklardan öyleleri vardır ki, kalpleri kuş kalbi gibidir.” (Müslim, Cennet, 27; Ahmed b. Hanbel, 2/331)
Kalbi temiz, gönlü zengin, Allah’ın istediklerini (emir ve yasaklarını) yerine getirmede titizlik gösteren yani ibadetlerle sürekli gönlünü süsleyerek güzelleştiren bir kuş hassasiyetiyle yerdeki ona gösterilen güzellik kırıntılarını toplayan mü’min insan kasdedilmektedir. Yoksa insan kendini “benim kalbim temiz” demekle vareste kılamaz. İbadetler kalbi serviste bakıma alıyor, yağı değişiyor, yirmi, otuz kırk,elli, altmış km (yaş) bakımları yapıyor, yağ, hava filtreleri değişiyor, lastiklerin hava basınçları kontrol ediliyor, kış, yaz bakımlarını yapıyor. Böylece kalbimiz daha güvenli ve konforlu bir sürüşe kavuşuyor.
Kalbimizi Allah’a itaata alıştırmamız, namaz gibi çok ama çok önemli bir ibadetle günde beş kez kalp motorunu kontrol etmeyi biz ne zannediyoruz? Laf olsun cinsinden rutin hareketler mi, birtakım refkleksler mi sanıyoruz yoksa? Namaz kalbi kötülüklere dalmaktan koruyor. (Bakınız: Ankebut suresi 45. ayeti) Korumuyorsa o namaz o adamın sırtında kambur. “vay o namaz kılanların haline” (bakınız Maun suresi/4. ayeti)
Daha Bakara suresinin başında kalp bakımını sağlam yapanların özelliklerine bir de kendilerine rızık olarak verilenlerden başkalarına verdikleri ortaya çıkar. Yani kalbin sağlam çalışması için kapitalist olmayacaksın, cimri olmayacaksın der. Yoksa ömrünün sonuna kadar benim kalbim temiz demenin sana zerrece faydası yok. Eli sıkı namaz kılsa da (olmaması gerekir) o da kalbini temizlemiş olmaz. Bu kapitalist halet-i ruhiye namaza kötü tesir eder, namazını, tam Rabbine bu fesatlık, bozgunculuktan ötürü veremediğinden, kılmış olamaz. Kalp bakımı yapılmamış gibidir. Bu yüzden kalbin sağlık, sıhhat ve selameti için insan elini sürekli vermeye de alıştırmalıdır: “Onlar, Allah, cennet, cehennem, melek, kıyâmet, âhiret gibi duyu organlarıyla algılanamayan; ancak ilâhî vahiy sayesinde kavranabilecek gerçeklikler âlemi olan gayba inanırlar, hakîkatin sadece gözle görülenlerden ibaret olmadığını bilir, mutlak Hâkim olan Yaratıcıyı imanları sayesinde hissedebilir, kavrayabilirler. Ayrıca, Müslümanlığın vazgeçilmez şartı olan namazı gereken dikkat ve özeni göstererek, dosdoğru ve aksatmadan kılar, Yaratıcıyla aralarındaki gönül ve kulluk bağını günde en az beş kere huzurunda durarak sürekli canlı tutarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan, yani o güzel nîmetlerden bir kısmını toplum yararına fedâkârca paylaşarak, Allah için yoksullara harcarlar.”
Şemsettin ÖZKAN
03.12.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-Rudani, Cemu’l Fevaid
Major thanks for the post. Really looking forward to read more. Great. Agretha Billie Bethany
Thank you for your interest
decorate inside more than outside and turn to God