HERKESE SELAM SANA HASRET

(Toplumsal İlişkiler 1572)

وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدٖينَةِ امْرَاَتُ الْعَزٖيزِ تُرَاوِدُ فَتٰيهَا عَنْ نَفْسِهٖۚ قَدْ شَغَفَهَا حُباًّ اِنَّا لَنَرٰيهَا فٖي ضَلَالٍ مُبٖينٍ 
“Şehirdeki saray çevresine mensup bazı kadınlar, kendi aralarında, “Duydunuz mu? Vezirin karısı, kölesine göz koymuş; onun aşkıyla yanıp tutuşuyormuş. Ne ayıp, âşık olmak için bula bula bir köleyi mi bulmuş? Bize öyle geliyor ki, bu kadın düpedüz sapıtmış!” diyorlardı.” (Yusuf/30)

Hasret; özlem, özleyiş, iç çekme, bir şeyi çok isteyip, arzulayıp ona kavuşamamaktan gelen üzüntü gibi anlamlara gelir. Hasret kelimesi genellikle “özlem” karşılığı kullanılır ve öyle algılanır.  Hasret, gerçekte, kaybedilmiş bir şey için pişmanlık, esef duymak; henüz kazanılmamış bir şey için arzu ve iştiyak içinde olmak; kaybetme/kayıp, ziyan, zarar, hüsran hissiyatı anlamlarına gelir. 

            Özlemek geçmişe ait değil, geleceğe ait bir eylem. İnsan artık yok diye üzülmez, bir daha olmayacak diye kahrolur. Bu yüzden olsa gerek, hasret (özlem) yakıcıdır. Öyleki insanı, ta                 yüreğinden yakalar ve kavurur. 

            Bu yüzden olsa gerek, mektubunun sonuna ekler Nazım Hikmet; “herkese selam, sana hasret” diye. Sevgiliye olan özlemin kim demiş biteceğini. Tam tersine artar da artar. Çünkü aşık onun varlığının tiryakisi olmuştur. Suya ekmeğe ihtiyaç duyduğu gibi ona muhtaç hisseder kendini.

           Bütün aşıklar şu cümlede uzlaşırlar: “Seni sensiz, senden uzakta ya da aynı şehirde yaşamak ne zormuş. Bu  hasretin süresi yok, bir gün sona eresi yok. Özlemim öyle derin ki, hiç bir dilde çevirisi yok…” 

          Onlar için geceler uyumak için değil, özlemek için vardır.  Sen de fark ettin mi bak, saat vuslatı hasret geçiyor. Zaman geçmez işte, öyle özlersin ki, gel diyemezsin, sadece beklersin, beklersin…

          Hz. Mevlana der ki; “Ey âşık, hani özlem duyuyorsun ya sevgiliye. Özlemin özü odur. Çünkü odur asıl sana özlem duyan. O ateşi tutuşturmayınca kimsede olmaz ateş. Aşk ateşi önce sevilene, sonra sevene düşer.” Gerçekten ilginç değil mi? Hasret duyan âşıktan önce, hasret duyulan sevgili özlemin kaynağı olduğundan, sevgili ateşi tutuşturuyor. Bu yüzden sevgiliye, aşk ateşi önce düşüyormuş. Âşık, hasretlik ateşini kendisi yaktığını düşüne dursun.

Şemsettin ÖZKAN
15.10.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir