GÜN OLUR BAKARSINIZ BIKARIM İNSAN OLMAKTAN

(Toplumsal İlişkiler 1130)

ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِلٖينَۙ
“Fakat insan, vahiyden uzaklaşarak kendi asli/olumlu kişiliğini saptırıp yozlaştırınca, geçerli kıldığımız kanunlar gereğince onu varlık mertebelerinin en dibine yuvarlayarak aşağıların aşağısına çeviririz. Kur’an’dan yüz çevirerek şeytanın boyunduruğu altına giren insan, vahşî hayvanlardan daha da canavarlaşır. İşte, Allah’ın yol göstericiliğinden yüz çeviren insanoğlu, bu derece alçalır.” (Tin/5)

Pablo Neruda; “Walking Around” adlı şiirinde “gün olur bakarsınız bıkarım insan olmaktan” derken, insan olmanın zorluklarına değinir. Kapitalist dünyada fakir gibi varoşlarda yaşanan hayatın acımasızlığını gözler önüne serer.

           “Kendimden yorulduğum günlerdeyim” diyen Cahit  Zarifoğlu da “geceyi boşverin, herkese iyi insanlar diliyorum” demekle bir bakıma aynı noktada kesişirler. İnsan doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Ne zaman biteceği belli olmayan şu hayatın sonunda karşılaşacağımız kaçınılmaz son insanın kendinden yorulduğu gündür. İnsan yaşlanmaya görsün artık herşeyden yorulup, bezgin hissettiği günlerdedir. Herşey batar içine. Yaşama sevincini kaybeder. Ah şu bir de yalnızlığı yok mu kemik olur batar durur ne yana dönse. Sosyal ilişkilerden belki yorulursun ara verirsin, işinden yorulunca istifa edersin. Okul boğucu geldiğinde asarsın dersleri, bir kenara atarsın. Ailen, çevren, eş ve dostun boğucu geldiğinde uzaklaşırsın bir süre. Ruhunu dinlersin fakat iş kendine gelince bunların hiçbiri mümkün değildir. Kendini bırakıp gidemez, kendine hadi ordan diyemezsin. Beyhude bir çabadır çünkü gölgeni de terkedemezsin. Çünkü kendinden yorulduğun günlerdesindir de ondan.

         Gelin mevzuyu Neruda’nın o kendinden yorulduğunu insan olmaktan bıktığını anlatan şiiriyle noktalayalım:

Yoruldum işte insan olmaktan.
Terzilere, sinemalara gidiyorum işte,
Şaşkınım, kapalıyım, çuhadan bir kuğu gibi
Sorular, küller denizinde salınıyorum.

Ağlıyorum berberlerin kokusunu duyunca.
Tek isteğim dinlenmek, kurtulmak taşlardan,
Bahçelerden kurtulmak, yünden, köşklerden,
Mallardan, gözlüklerden, asansörlerden.

Yoruldum ayaklarımdan işte, tırnaklarımdan,
Gölgemden, saçlarımdan,
Yoruldum işte insan olmaktan.

Nefis bir şey olurdu ama
Bir noteri kesik bir zambakla korkutmak
Ya da kulak tozuna vurup öldürmek bir rahibeyi.
Ne güzel olurdu
Yeşil bir bıçakla koşmak sokaklarda
Soğuktan ölünceye kadar bağırarak.

Yaşamak istemiyorum karanlıkta ot gibi,
Uykuda titreyerek, kararsız, şaşkın,
Her dakika düşünmek, her gün bir şeyler yemek
Islak dehlizlerine inip dünyanın.

Bana göre değil bu rezillikler.
Bana göre değil ot olmak, mezar olmak,
Issız bir tünel olmak, bir cesetler mahzeni,
Acı içinde ölmek, kaskatı kesilmek soğuktan.

Bu yüzden ışıldıyor Pazartesi günleri
O zindansı yüzümle beni görünce,
Kırık bir tekerlek gibi geçip giderken
Ilık kan yolları uzatıyor geceye.

Köşelere itiyor beni, köhne evlere bir şey,
Camlarından kemik savrulan hastanelere,

Kundura tamircilerine, sirke kokan,
Uçuruma benzeyen korkunç sokaklara.

Kükürt rengi kuşlar, iğrenç barsaklar asılmış
Tiksindiğim evlerin kapılarına,
Çaydanlıkta unutulmuş takma dişler var,
Utançla, korkuyla ağlayan aynalar,
Şemsiyeler, zehirler, göbek bağları her yanda.

Sessizce yürüyorum gözlerle, kunduralarla,
Öfkeyle, unutuşla,
Geçiyorum büroların, dükkânların önünden,
İplerine çamaşır asılı avlulardan,
Donlardan, havlulardan, gömleklerden,
Kirli göz yaşları akıtılıyor usulca.

Şemsettin ÖZKAN

31.07.2023 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-antoloji.com

5-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir