(Toplumsal İlişkiler 112)
وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْناً وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَاماً
“O Rahmanın kulları ki, yeryüzünde kibir ve gösterişten uzak, son derece ağırbaşlı, saygılı ve alçakgönüllü olarak yürürler; rablerinin emirlerini tanımayan cahiller kendilerine sataştığı zaman, onurlu ve efendi bir tavırla karşılık vererek; “Müslüman olasıcalar ! Selâm sizlere! Biz sizlerle bir olmayız,” derler.” (Furkan/63)
Cahil denilince akla bilgisiz olan, bir şey hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan, bir şeyin önemini gereği kadar kavrayamamış olan geliyor. Genelde cahil deyince hepimizin aklına gelen de bu değil mi? Yüce kitabımızda geçen cahil kelimesi enteresan bir şekilde bu tip bir cahili öylesine fazla yermemekte, insanın bilgi eksikliğinden ötürü yaptığı hatalarının Allah (c.c) tarafından affedilebileceğini bize haber vermektedir. Mesela çokça okuduğumuz haberin “doğruluk derecesini araştırma” ayeti böyledir: “Ey inananlar! Herhangi bir kimse, özellikle de kötü huylara sahip biri size önemli bir haber getirirse, bu habere göre hareket etmeden önce, onun doğruluk derecesini iyice araştırın; yoksa bilmeyerek bir toplumun hakkını çiğnersiniz de, yaptığınıza pişman olur ve uzun süre vicdan azabına mahkûm olursunuz!” (Hucurat/6) Yine Nisa/17, Enam/54, Nahl/119. Ayetleri de böyledir.
Hz. Mevlana; “cahil kişi, gülün güzelliğini görmez gider dikenine takılır,” derken cahili, başkalarına dil uzatan, kendisi salih bir amel ortaya koymadığı gibi, güzel iş yapanlara engel olan ve güzelliği ortadan kaldırmak için ona-buna çelme takan, sataşan olarak tanımlarken, yukarıda geçen (Furkan/63) ayetinde de cahil bu şekilde anlamlandırılmaktadır. Sadi Şirazi; “sorun cahil olman değil, kendini âlim sanmandır,” derken ne kadar haklıdır. Şimdi daha iyi anlıyoruz değil mi? Mekke’nin en kültürlü ve soy itibari ile en asil insanına neden Ebu Cehil/Cehaletin babası denildiğini.
Etrafında kendisine hakkı ve hakikati anlatan binlerce ayet, işaret ve mucize olmasına rağmen halen olağanüstü işler bekleyen de cahil cüheladır. (En’am/35, 111)
“Ey Peygamber! Eğer bu inkârcıların senin dâvetinden yüz çevirmeleri ağırına gittiyse, haydi gücün yetiyorsa, yerin derinliklerine inebileceğin bir tünel aç; ya da göğe yükseleceğin bir merdiven daya da, onlara bir mucize getir bakalım! Sakın böyle bir işe yeltenme! Zira toplumda zihinsel ve ahlâkî devrimin gerçekleşmesi için doğru yöntem bu değildir. Allah dileseydi, insana verdiği irade ve tercih yeteneğini elinden alır ve inkâr edenlerin hepsini imana getirebilirdi. Fakat öyle yapmadı. Çünkü bu takdirde, insanın ahlâk ve erdemliliğinin hiçbir anlam ve değeri kalmaz, onun meleklerden ayrı olarak yaratılmasının hikmeti ortadan kalkardı. Oysa Allah, insana özgür bir irade vermiş ve onu, dilediği inanç ve hayat tarzını seçme konusunda serbest bırakmıştır. Bu yüzden insan, ancak kendi özgür iradesiyle aklını kullanıp doğru yolu seçtiği takdirde gerçek anlamda ahlâk ve erdemliliğe ulaşabilir. O halde, sakın bu gerçeği göz ardı edip de cahillerden olma!”
Şehvet ve nefsanî arzularının peşinde koşan, insanı ayartan içgüdülerinin esiri olan da, Kur’an’da cahil statüsüne sokulmaktadır. (Yusuf/33)
“Bu tehditler karşısında Yusuf, “Ey Rabbim!” diye yalvardı, “Bu kadınların çirkin arzularına boyun eğmektense, hapse girmeyi tercih ederim! Çünkü benim için hapse girmek, bunların bana teklif ettiği çirkin işi yapmaktan çok daha iyidir! Fakat bunca baskı ve tahrikler karşısında daha ne kadar dayanabilirim, bilemiyorum. Senin yardımına muhtacım, Allah’ım! Eğer beni onların hile ve entrikalarından kurtarmazsan, olur ki, bir an zaafa düşer, onlara uyup bir cahillik yaparım!”
Sosyal hayatta olan biteni tam anlamı ile anlamayan ve insanların dertlerini çözüme kavuşturmak için uğraşmayanlar da, Kur’an’a göre cahildir. (Bakara/273)
“Fakat bu yardımları, öncelikle Allah yolunda olmaya çalışan, yani kendisini İslâm yolunda hizmete adamış, bu yüzden de darlığa düşen ve geçimini kazanmak amacıyla yeryüzünde gezip dolaşacak gücü olmayan yoksullara vermelisiniz. Yardıma hiç ihtiyaçları yokmuş gibi sadaka istemekten çekindikleri için, işin içyüzünü bilmeyenler onları zengin sanır. Onları, yüzlerine ve kıyafetlerine dikkatlice bakınca simalarından tanırsın, çünkü insanlara el açıp dilenmezler. İşte böyle muhtaç insanlara her ne iyilik yaparsanız, Allah hepsini bilmektedir. Dolayısıyla, mükâfatını da tam olarak verecektir.”
Allah’ın emirlerine karşı soğuk davranan, o emirleri basite alıp gereğince önemsemeyen ve daha da kötüsü o emirlerin üzerine başka sözler söyleyenlerde Kur’an’a göre cahiller kategorisine giriyor. (Bakara/67)
“Bir zamanlar Mûsâ, İsrail Oğulları arasında iyice yaygınlaşan bâtıl inançları yıkmak ve bir cinayet olayını aydınlatmak üzere kavmine: “Allah size, bir zamanlar “efendileriniz” olan Mısırlıların inançlarına göre kutsal sayılan bir inek kurban etmenizi emrediyor!” deyince, onlar: “Böyle kutsal bir ineği nasıl kesebiliriz? Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. Mûsâ: “Ben, ilâhî buyruklar konusunda gayri ciddî davranarak cahillik etmekten Allah’a sığınırım!” dedi.” (Bakara/67)
Boş ve faydasız söz, iş ve düşüncelerin peşinde olan, nerede nasıl davranacağı belli olmayan, kendini bilmez ve taşımaz bir hayatın sahibi olanda cahillere dahil oluyor. (bakınız: Kasas/55)
Emanete ihanet eden, kendisine teslim edilen her ne ise, onu koruyup gözeteceği yerde, umursamayıp zayi edenlerde cahildir. (Ahzab 33/72)
İyiliği emretmeyip, kötülükten alıkoymayan, insanların hatalarını bağışlamayan, müsamaha ve hoşgörü ile etrafındakilere muamele etmeyende cahilin ta kendisidir. (Araf 7/199)
Allah’a ait bir alanı başka şeyler ile paylaşan, bu paylaşımı meşru göstermeye çabalayan ve başkalarının da böyle yapmaları için teşvik edenlerde cahildir. (Zümer/64, Araf/138 )
Gönderilen elçilerin mesajlarına karşı kulak tıkayıp, onları işitmeyip, anlamayan ya da anlamasına rağmen, anlamak istemeyenler de, cahillerdendir.(Hud/29, Ahkaf /23)
Hakkında kesin bilgileri olmamasına rağmen zanna dayanarak bazı şeylerin peşine düşen ve elde ettiği eksik bilgiler üzerine hükümler bina eden de cahildir. (Hud/46)
Allah’ın başkasına bahşettiği bazı güzellikleri çekemeyip kıskanan, kendi elinde bulunan nimetlere şükür edeceğine, başkalarının elinde bulananları hazmedemeyene de cahil denir. (Yusuf/89)
Sözün özü Kur’an’da cahil kavramı çok zengin bir mana bütünlüğü içinde değerlendirilmiş, (toplam 24 yerde, dördünde direk cahiliye olarak geçmiş) vahye muhatap olan sevgili Peygamberimiz de cahilliği ve cehaleti çok iyi kavramış, bu kavramı belli bir zaman ve mekâna hamletmemiş, onu bir zihniyet, doktrin ve hayat tarzı ve yaşam felsefesi olarak anlamış ve algılamıştır. Arkadaşlarına (ashab-ı kiram’a) ve tüm Ümmetine bu şekilde anlamaları için uyarılarda bulunmuştur. Nitekim Hz. Ömer’in; (r.a) “cahiliye bilinmediği zaman İslam’ın halkaları bir bir çözülür,” buyurması bunun en güzel örneğini teşkil eder.
Cahilin cahilliğini eylem safhasına dökmeye çalışması, cahiliye zihniyetinin bir tezahürüdür ve tehlikelidir. Nitekim Dostoyevski; “ya hatalarınla yüzleşirsin ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin. Cahil olmak ayrı şey, pislik olmak ayrı şey,” derken yine aynı şeyleri söyler.
Şemsettin ÖZKAN
03.09.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-siyervakfi.org (bkz: Muhammed Emin Yıldırım. Kur’an’a Göre Cahil Kimdir? yazısı)