(Toplumsal İlişkiler 1481)
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذٖيقَهُمْ بَعْضَ الَّذٖي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
“İnsanların kendi ellerinin kazandığı (tahribat ve talanlarının yol açmasıyla, doğal ve sosyal yapıyı bozmaları) dolayısıyla, karada ve denizde (nice) fesat (bozulma) ortaya çıktı (çıkacaktır). Umulur ki, (fesatlık ve fırsatçılık yapıp doğayı tahribattan) dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını (felaket ve musibet olarak) kendilerine tattırmaktadır.” (Rum/41)
Hani derler ya “zaman herşeyin ilacıdır” diye. Öyledir zamanla her şey değişir gider. Acılar unutulur gider. Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu? Fanidir her şey sizin anlayacağınız.
Aslında zaman her şeyin ilacı falan değil. Olsa olsa zaman bize ayna olup önümüzü daha net görmemize katkı sunar. Zamanın yaratıcısı Allah’tır. İlacı sunacak da olan O’dur.
Zaman, güvenli limanımız oluverir; dinmeyeceğini düşünsek bile kocaman acılarımızın, bir yerlerde gizli saklı bekleyen o çekingen umut kırıntılarının dostudur zaman, kabul etsek de etmesek de.
“Zaman her yaranın ilacıdır.” demiş Shakespeare, “Her şeyin çaresi olabilir, bir tek ölümün değil.” diye de eklemiş. Yani zamanla insanın acılarına alışmasını kasdetmiştir.
Schopenhauer, geçmişi bir uzaklaşma noktası olarak tarif eder ve zaman geçtikçe, onun olumsuz etkilerinin de kendiğinden azalacağını şu sözüyle anlatır:
“Gemiyle uzaklaştığınızda, kıyıdaki nesneler, daha küçük, tanınması ve ayırt edilmesi daha zor hale gelirler. Aynı şekilde olaylar ve etkinliklerle dolu geçmiş yıllarınızı da, zaman ilerledikçe, tanıyamaz hale gelirsiniz.”
Zaman algısı olmayan, hiç bir şeyi değerlendirmiş sayılmaz. İnsanın gerek mesleğindeki, gerekse hayattaki başarısı, zaman anlayışına bağlıdır. İleri ve geri memleketler arasındaki fark da, bu anlayış farkıyla ilgilidir.
Başarılı bir hayat ve bereketli bir ömrün formülünü “Kısa zamanda az enerji ile çok verim almak’’ olarak ifade edersek, zamanı çok iyi kullanmak mecburiyetinde olduğumuzu da, herhalde kavramış oluruz. Ömrü ve onun sermayesi olan, zamanın değerini anlamak için, Sadi Şirazi’ye kulak verelim:
“Bir dere kenarına otur da, ömrün geçişini seyret!”
Zamanın insanın en önemli sermayesi olduğunu iyi kavrayan biri, onu en güzel şekilde değerlendirecektir. Kadere olaylarabakış açısı da güzel olacaktır. Yaşanılan, geçmişte olanlara da, tıpkı gemiyle uzaklaşan birinin, kıyıdaki nesneleri daha da küçülmüş görmesi gibi bakacaktır.
Şemsettin ÖZKAN
16.07.2024 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com