(Toplumsal İlişkiler 155)
وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَز۪ينَتُهَاۚ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟
“Size şu hayatta verilen şeyler, bu dünyanın gelip geçici zevklerinden ve aldatıcı süslerinden başka bir şey değildir; oysa Allah katındaki nîmetler hem daha kaliteli, hem de süreklidir; hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”(Kasas/60)
Yunus Emre dünyanın geçiciliğini çok güzel anlatır:
Sular hep aktı geçti
Kurudu vakti geçti
Nice han nice sultan
Tahtı bıraktı geçti
Dünya bir pencereydi
Her gelen baktı geçti
Aziz Mahmut Hüdai hazreteleri(ölümü:1528) dünyanın geçiciliğini, bu alemde bağlanılması gereken tek varlığın Allah(c.c) olduğunu şöyle dile getirir:
Neyleyim
dünyayı
Bana
Allah-ım gerek.
Gerekmez
masivayı
Bana
Allah-ım gerek.
Ehl-i
dünya, dünyada
Ehl-i
ukba, ukbada
Her
biri bir sevdada
Bana
Allah’ım gerek.
Dertli,
dermanın ister
Kullar,
sultanın ister
Aşık,
cananın ister
Bana
Allah-ım gerek.
Fani
devlet gerekmez
Dürr
ü ziynet gerekmez
Haksız
cennet gerekmez
Bana
Allah-ım gerek.
Bülbül
güle karşı zar
Pervaneyi
yakmış nar
Her
kulun bir derdi var
Bana
Allah-ım gerek.
Beyhude
hevayı ko
Hakkı
bul, gör yahu
Hüdai-nin
sözü bu
Bana
Allah-ım gerek.
W.Martin Lindsay “dünya bir terzi dükkanıdır, ölçüyü veren gider,” derken dünyanın geçiciliğine çok güzel bir vurgu yapar. Yunus Emre, “yürü yalan dünya sende gülen var mıdır?” diye haklı bir soru yöneltir.
Doç.Dr. Derya Örs “Mevlana’da Dünya Kavramı” adlı yazısında şöyle bir tesbit yapar: Mevlânâ bu konuda, “Allah kim daha iyi amel işleyecek diye ölümü ve dirimi yaratmıştır” (Mülk, 2) âyetinden hareketle, insanoğlunun imtihan edilmek, belâlarla denenmek, zorluklarla sınanmak üzere ulvî ve melekûtî bir hayattan koparılıp süfli ve cismanî bir hayata, yani dünya hayatına gönderildiğine vurgu yapmaktadır. Bu dünya hayatı, sadece insanın öte dünya hayatındaki durumunun belirlenmesi için bir imtihan yeri olarak hazırlanmış olmak itibarıyla bir değere sahiptir.
Mevlânâ’ya göre bu dünya, var gibi göründüğü halde aslî gerçekliği olmayan bir mutlak bir yokluk (adem-i mutlak), öte dünya ise yok gibi göründüğü halde gerçekte var olan mutlak bir varlıktır (hestî-yi mutlak). İnsan nefsanî ve cismanî bağlardan azat olarak bulunduğu ulvî ve latif bir âlemden, maddeye ve bedene hapsedilerek indirildiği süflî ve kesif bir âleme indirilmiştir. Bu yüzden insan varlığının asli unsuru olan ruh öte dünyaya, yani gerçek vatanına özlem duymaktadır.
“Dünya, âhiretin tarlasıdır” hadisinde de işaret edildiği gibi dünya ve dünya hayatı, gerçekte, öte dünyada insanı bekleyen sonsuz bir saadetin veya azabın tohumlarının atıldığı ve meyvelerinin devşirildiği bir tarlaya benzemektedir. Mevlânâ:
“Bu dünya bir dağdır, bizim işimizse bağırmaktır; bağırmaların yankısı yine bize gelir”
sözüyle bunu dile getirmekte, bu dünyada yapıp ettiklerimizin karşılığının bir aksiseda gibi bize geri döneceğini, ne ekersek onu biçeceğimizi, nasıl yaşarsak öyle dirileceğimizi ifade etmektedir.
Sözümüzü yine Hz. Mevlana ile noktalayalım:
“Dünya süslü bir geline benzer. Herkese göz kırpar ama kimseyle evlenmez.”
Şemsettin ÖZKAN
04.11.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuranmeali.com
2-kuran.diyanet.gov.tr
3-mevlanader.com (Doç.Dr. Derya Örs Mevlana’da Dünya Kavramı)
4-ilahidefteri.com