DRAMATİK SON NE BİLİYOR MUSUN İNSANLARIN ÖLMESİ DEĞİL SEVMEKTEN VAZGEÇMELERİ

(Toplumsal İlişkiler 137)

وَهُوَ الَّذ۪ي يُنَزِّلُ الْغَيْثَ مِنْ بَعْدِ مَا قَنَطُوا وَيَنْشُرُ رَحْمَتَهُۜ وَهُوَ الْوَلِيُّ الْحَم۪يدُ

“Yağmura susamış gönüller tamamen ümitsizliğe düştükleri bir anda, gökten sağanak sağanak yağmur yağdıran ve böylece, yemyeşil bitkilerle, çeşit çeşit, rengârenk meyvelerle rahmetini her yana yayan O’dur. Evet, her türlü teşekküre, övgüye lâyık olan gerçek koruyucu, gerçek dost O’dur!” (Şura/28)

Sevgi vermesini öğren. Çünkü gönlün anlasın ki hepsine yer varmış. Sevgisiz insandan unutma ki dünya korkarmış,” sözleri Hz. Mevlana’ya ait. Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş da; “gün gelir insan insandar bıkar, saygısızlık sevgisizlik yüzünden,” der. Faruk Nafiz Çamlıbel de, “hicranla ağaran bu saçlar değil, sevgisiz kalan kalp ihtiyarlarmış,” derken sevgisizliğin korkunç boyutlarını ortaya koyar.

Yoğun sevgisizlik nedeniyle kapalıyız kardeşim, hep birbirimize. Önümüzde en büyük engelleri de Berlin duvarı gibi sevgisizlik oluşturmuyor mu?

Aşağıda kansere yakalanmış,bir gencin, sevgisiz geçen tam 24 yılının hikâyesini okuyacaksınız.

24 yaşındaydı. Okulunun en başarılı öğrencisiydi. Öyle çok iş teklifi almıştı ki yaşamını,başarılı ve zengin bir iş adamı olarak geçirmesi garantiydi. Kendisini herkesten üstün görürdü, kimseyi beğenmezdi. Arkadaşları onun kırıcı olduğundan yakınırdı hep. AŞK onun için ayak bağıydı birini sevmenin düşüncesi bile itici gelirdi. Bir sabah kendini kötü hissetti, soluğu hemen doktorda aldı.Test üstüne test yapıldı ve teşhis kondu. KANSER… Doktor; “sadece birkaç aylık ömrün var,” dediğinde inanamadı. Oysa neler bekliyordu hayattan. Eve kapandı kimseyle görüşmüyordu. Bir gün televizyon izlerken bir söz dikkatini çekti. Filimde bir kadın kendisini terk eden sevgilisine; “En Büyük Mutsuzluk, Sevgisiz Bir Hayat Sürmektir,” bundan daha kötüsü de bu dünyadan sevdiklerine; “Seni seviyorum” demeden gitmek diyordu. Televizyonu kapattı ve düşündü, bugüne kadar hiç kimseye “Seni Seviyorum” dememişti ve bunu söylemek için o kadar az zamanı kalmıştı ki. Fırladı yatağından, banyoya koştu günlerdir kesmediği sakalını kesti. En güzel kıyafetlerini giyindi ve dışarı çıktı, önce okuluna gitti. Dersin ortasında sınıfa girince, hem öğretmeni, hemde arkadaşları şaşırdı. İzin istedi öğretmeninden bir kaç şey söylemek için; “Yıllarca sizinle

birlikteydik,” dedi. “Ama ben hiç birinizle, yakın olmadım. Çoğunuzu kırdım, aşığıladım lütfen beni bağışlayın. Sizi seviyorum sizi çok seviyorum.” Okuldan çıktığında öylesine rahatlamıştı ki, kendisi bile şaşırdı. Demek bu kadar kolaydı. Demek böylesine sihirliydi; “O, Seni Seviyorum,” sözü. Yeniden eve döndü. Annesi, babası ve kardeşleri onu çok merak etmişlerdi ve her yeri ayağa kaldırmışlardı. “Neredeydin?” diye sorduklarında “Sevginin Kucağında” yanıtını verdi. Babasına, annesine ve kardeşlerine tek tek sarıldı hepsine yüzlerce kez “sizi seviyorum,” dedi. Sonra kağıdı kalemi aldı eline ve şunları yazdı: “İnsanlara seni seviyorum demek için, ölümü beklemenize gerek yok,

şimdi hemen şimdi başlayabilirsiniz. Başlayın ki hayatınız güzelleşsin, zenginleşsin. Hem şimdi başlamazsanız bir daha söyleme şansınız hiç olmaya bilir.”

Ertesi gün onu zor bir görev bekliyordu. Bu yazdıklarını o kısacık sürede bulabildiği her adrese gönderecekti. Yatağına uzandı ve acılarına rağmen, yaşamında öylesine huzurlu, öylesine rahat bir uykuya, ölüme daldı.

Evet başında söylediğimiz cümleyi yine söyleyelim: “Dramatik son ne biliyor musunuz? İnsanların ölmesi değil, sevmekten vazgeçmeleridir.”

Şemsettin ÖZKAN

10.10.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-canım.net

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir