DOĞRU SEÇİM YAPMIŞSAN AKLINI KUTLUYORSUN AMA YANLIŞ SEÇİM YAPMIŞSAN KADERİ SUÇLUYORSUN

(Toplumsal İlişkiler 1567)

اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ فٖي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍؕ وَاِنْ تُصِبْهُمْ حَسَنَةٌ يَقُولُوا هٰذِهٖ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هٰذِهٖ مِنْ عِنْدِكَ قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِؕ فَمَا لِ‌هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدٖيثاً 
مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِؗ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَؕ وَاَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاًؕ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَهٖيداً 
“Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa «Bu Allah’tan» derler; başlarına bir kötülük gelince de «Bu senden» derler. «Hepsi Allah’tandır» de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!” (Nisa/78) 
“Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.” (Nisa/79)

Kime ait olduğu yazmayan bir instagram paylaşımında; “doğru seçim yapmışsan aklını kutluyorsun ama yanlış seçim yapmışsan kaderi suçluyorsun” cümlesi ne kadar manidar bir söz öyle.

             İnsan kendine doğru yontmayı pek sever. Bir başarı, iyilik, güzellik geldi mi kendinden olduğuna inanır. Etrafına hava atar durur. “Ben neymişim be abi” diye de böbürlenir.

             Bu yüzden insan; keser gibi; ‘Hep bana, hep bana,’ rende gibi; ‘hep sana, hep sana,” dememeli, aksine testere gibi olmalıdır; ‘hem sana, hem bana’ diyerek sözlerini, tutum ve davranışlarını ölçüp biçmelidir. İnsanlara yukarılardan değil, onlara aynı hizadan bakarak kendini ifade etmelidir. 

              Hele yetmişli seksenli yıllarda şarkılarda o kadar çok kaderi suçlama vardı ki, say say bitmez. Kardeşim senin hiç mi suçun yok, sövüp duruyorsun kadere? Arabesk türü şarkılar bu konuda başı çekiyordu. Yanlış seçimlerinde insanların ilk aklına gelen kaderi suçlamaktı. Örneğin bir şarkıda “isyan etesem kaderime gün geçmeden zamanında” diyordu. Bir diğeri “efkarım birikti sığmaz içime, bin sitem etsem azdır kadere” derken yine kader suçluydu. Bir başkası “bir sitem gönder Allah’a” derken kendine yine toz kondurmuyor, suçlu yine kader oluyordu. Hiç kimse ben nerede hata yaptım diye bir cümle kurmuyordu. İnsanlar kendilerine laf kondurmuyorlardı.

             Yukarıda söz konusu ettiğimiz ayetlerde de buna benzer bir durum var. Yahudiler işleri iyi gittiğinde, sağlık, kazanç ve ürünleri iyi olduğunda kendilerini Allah’ın seçkin kulları olarak gördükleri için; “bu Allah’tan” diyorlar, işler ters giderse bunu da hâşâ Hz. Peygamber’in uğursuzluğuna bağlıyor, onun yüzünden böyle olduğunu ileri sürüyorlardı. Bu vesileyle onlara ve bütün insanlığa iyilik-kötülük, hayır-şer meselesi hakkında işin doğrusu bir kere daha anlatılmaktadır. Buna göre insanların başına ne gelirse gelsin, çevrelerinde iyi veya kötü ne olursa olsun bunların tamamı, hayrı-şerri, iyisi-kötüsü Allah’tandır; O takdir etmiş, murat eylemiş ve yaratmıştır, ancak olup biten şeylerde insanların katkısı, iyilik ile kötülük, hayırla şer bakımından yine Allah böyle istediği için farklı olmaktadır. Eğer iradelerine bırakılmış konularda iyi bir şeyle karşılaşır, bir nimete nâil olur, bir başarı elde ederlerse Allah’ın verdiği aklı, bilgiyi, iradeyi ve gücü doğru ve yerinde kullanmış oldukları anlaşılır. Allah böyle istediği, buna razı olduğu, verdiği kabiliyetleri bu sonucu elde etmek üzere kullansınlar diye verdiği için hayır, iyilik, başarı Allah’tandır. Yine insanların irade ve tercihlerine bırakılan konularda, alanlarda, işlerde insanlar akıl, bilgi, irade ve güçlerini ki, bunların hepsini veren Allah’tır, yerinde ve doğru kullanmazlar. Bu yüzden O’nun razı olmadığı, kendilerinin de hoşlarına gitmeyen sonuçlar elde ederlerse bu sonuçlar (şer, kötülük) kendilerindendir; bunlara kendileri sebep olmuşlardır. İmkân verdi diye kötülük Allah’a yüklenemez, “O’ndandır” denemez, zira buna rızâsının bulunmadığını bildirmiştir. (Bu konuda ayrıca bkz. Şûrâ 42/30) 

          İyiliğin Allah’tan, kötülüğün insandan olduğu Resûlullah muhatap alınarak ifade buyurulmuştur, halbuki bunun böyle olduğunu o bilmekte ve yaşamaktadır, başkaları yanlış anlamasınlar diye de hemen arkasından “Seni elçi olarak gönderdik, şahit olarak Allah yeter” buyurulmuş, hayır-şer konusundaki gerçeğin onun şahsında ve aracılığı ile insanlığa duyurulmak istendiğine işaret edilmiştir. (Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 98-99) 

Şemsettin ÖZKAN
10.10.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.