(Toplumsal İlişkiler 189)
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تُؤْمِنَ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَعْقِلُونَ
“Sen ne kadar çırpınsan da, Allah izin vermedikçe hiç kimse iman etmez. Ve şu halleriyle, Allah buna izin vermeyecektir. Çünkü O, akıllarını kullanmayan böyle önyargılı ve kötü niyetli insanların kalpleri üzerine, hakîkati görme yetisini kirletip örten, vicdan ve kabiliyetini körelten, akıllarını kullanma özelliklerini yok eden mânevî pislikler yağdırır! Bu ilâhî kanun gereğince, hakîkate yönelmeyen insanların iman etmeleri mümkün değildir.” (Yunus/100)
Din nedir? İlk Türkçeye yapılan çevirilere göre toplumsal yaşam biçimi değil midir? Allah’ın insanların kendi istek ve hür iradeleriyle hayırlı olan şeylere sevkettiği ilahi kurallar değil midir? Dini Peygamberler kendi kafalarından mı uydurdular sanki? İnsanları kulaklarından tutup zorla dine mi soktular? Elbette kocaman hayır. Peygamberler kendi yakınlarındaki bazı insanları bile vaz ettikleri dine girmeleri konusunda zorlamadılar. Onlara düşen dini tebliğden ibaretti. Çünkü din tam bir kalp işiydi. Şeksiz şüphesiz kuşku duymadan kendi özgür iradesiyle bu kararı vermesini gerektiriyordu. Din özgür karar vermeyi savunur, dayatmayı asla savunmaz. Allah’ın irade sahibi kıldığı bu varlığın iradesine sen nereden ipotek koyabilirsin ki? İmanın elbette dini sözlük anlamları var, iman ne biliyor musun kalbin akıl erdirmesidir. Adamın jetonu ne zaman düşerse imanı işte o zaman anlar. Ama bu akıl sır erdirme işi kişiden kişiye değişir.
İkinci olarak bir şeye din denebilmesi için insanları hayırlı olan şeylere götürmesi gerekiyordu. Din adına uydurulan birçok şeyin insanları hayra iyiliğe götürmediğini batıl hurafe birtakım söylemler olduğunu görüyoruz. İçkiyi, kumarı, tavuk boğazlar gibi adam öldürmeyi savunan bir din olabilir mi? Olamaz olursa şayet bu din sahtedir.
Üçüncüsü din Allah kaynaklıdır. Vahiy yoluyla Allah insanlar içinden seçtiği Peygamberlerine dini göndermiş, son din olan İslam dini ile (aslında tüm Peygamberlerin dini de İslam) bu nimetini tamamlamıştır. Bu yüzden “ilahi kurallardır” diyoruz dinin tanımını yaparken. Çünkü insan kaynaklı olan söylem ve doktrinler din olamaz. Zaten tarih sahnesine çıkmış dinlerin Peygamberleri hep aynı şeyi söylediler:
“Allah birdir, ben de O’nun elçisiyim.”
Ama bu dinlerin herbirinde şu oldu. Peygamber aralarından ayrılıp vefat edince bilhassa dini anlatanlar kutsal metinleri değiştirmeye, tevhide (Allah’ı birleme) inancına göz dikip onu değiştirdiler. Her değiştirme ve bozgunculuk yaptıklarında Allah bir Peygamber göndererek onların heveslerini kursaklarında bıraktı. Hele son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) ile gönderdiği Kur’an-ı Kerim’le artık bu işe bir daha tenezzül etmelerinin önü tamamen tıkanmış oldu.
Ancak durumu henüz toparlayabilmiş değiliz. Çünkü bu din düşmanları “din budur” diye bize sundukları cenaze ve insanın dünyasını değiştirdikten sonraki törenlere indirgediler. Düşünebiliyor musunuz insanın sosyal, fiziksel, biyolojik, siyasal, ekonomik, dinsel, tinsel, iktisadi, ictimai ve hukuk alanlarının hiçbirinde müsade edilmeyen dine adam öldükten sonra cenaze ritüelleri şeklinde müsaade edilebiliyor. Buradan din çıkar mı? Ama maalesef birçok insan bunu din zannediyor.
“Dininizi iyi öğrenin yoksa yaşadığınızı din zannedersiniz.”
buyuran Hz. Ömer (r.a) efendimiz de tam bu konuya temas eder. Yine çok hoşuma giden bir sözünde “cahiliye iyi bilinmeyince İslam’ın halkaları bir bir çözülür,” buyurur. Mevzu yine aynıdır: Cahiliyenin zaman içinde dinin iyi öğrenilmemesi sonucu İslam zannedilmesidir. Hak ve batılın birbirine bulamaç yapıp karıştırılmasıdır.
Şemsettin ÖZKAN
09.12.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com