(Toplumsal İlişkiler 1757)
وَيَقُولُونَ طَاعَةٌ فَاِذَا بَرَزُوا مِنْ عِنْدِكَ بَيَّتَ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ غَيْرَ الَّذٖي تَقُولُ وَاللّٰهُ يَكْتُبُ مَا يُبَيِّتُونَ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَكٖيلاً
“(Sana karşı) “Tamam-kabul!” (itaat edeceğiz) derler. Ama yanından çıktıkları zaman, onlardan bir grup geceleyin karanlıklarda (gizli odalarda ve kendi aralarında) toplanarak Senin söylediğinin tam tersini kurgular (ve konuşurlar). Oysa Allah, karanlıklarda (gizli ortamlarda ve sinsi kafalarla) neler kurduklarını (biliyor ve) yazıyor. Sen onlardan (bu tutarsız ve münafık tavırlarından) yüz çevir ve aldırma! Allah’a tevekkül et, Vekîl olarak Allah kâfidir.” (Nisa/81)
Biliyor musunuz insanı helak eden şeylerin başında gereksiz, lüzumsuz kafasını bozan düşünceler geliyor. İnanın çoğumuz bunun farkında değiliz. İşte kendi kendimizle uğraşıp duruyoruz.
Hz. Mevlana; “deniz çabalayanı boğar, lakin ölü gibi olursan seni başında taşır. Deniz düşüncelerindir. Onlarla boğuşursan, boğulursun. Bırak düşünceler aksın gitsin” derken, insanın bu kendine yaptığı eziyete dikkatlerimizi çekmektedir. İnsan evhamlarla kendini harap edip durur.
Denizi düşüncelere benzetmiştir Hz. Pir. Eğer insan boş düşüncelerle, vehimlerle oyalanır durursa onlarla boğuşacak, neticede bir kaşık su bile olsa içinde insanı boğacaktır.
Yapılması gereken suyun üstünde ölü gibi olmaktır. Zira su onu üstünde taşır ve boğmaz. İşte insan da böyle yapmalı ki deniz (boş düşünceler) onu boğmasın. Lakin çoğu insan, boş düşünceleri kendine takıntı (obsesyon) yapıp psikolojik travma yaşamaktadır.
Çok güzel bir terapi cümlesi var bilmiyorum sizin de kulağınızı çınlattı mı o söz? Şöyle deniyordu: “Geçmiş için ağlama! GEÇTİ. Gelecek için endişelenme! HENÜZ GELMEDİ. Şu anı yaşa ve onu güzelleştir. UNUTMA arkandakini bırakana kadar önündekine ulaşamazsın.” İnsana moral aşılayan bir yaklaşım tarzı bu.
İnsan önüne çıkana engel dememeli, derse şayet takılıp düşeceğini de bilmelidir. Önüne çıkanı basamak olarak görürse çıkıp yükseleceğini aklından çıkarmamalıdır. Geçmişe takılıp kalmamalıdır. Takıntı (obsesyon) her zaman bizim için sıkıntı. Bir an evvel bulunulan durumu kabullenip, oyuncu olmaktan çıkıp yönetmen koltuğuna geçmeli, zihnen sorumluluk almayı kendine ilke edinmelidir.
Dün dünle birlikte gitti, bugün yeni şeyler yapmak gerekiyor. Devamlı mazide yaşamak hastalıklı bir durumdur. Böyle geçmişte yaşayanların hayatları bazen halüsinasyonlar veya parapsikolojik hallerle geçip gitmektedir. Geçmişi unutmamak gerek yanlız hatalardan ders çıkarmak için, ilerisi için güzel bir rota çizmek için. Takıntı yapmak, stres yapmak demektir geçmişle yaşamak, diri diri toprağa girmektir.
Şemsettin ÖZKAN
18.04.2025 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com