CESUR VE ONURLU DİYECEKLER HALBUKİ SUSKUN VE KEDERLİYİM

(Toplumsal İlişkiler 1855)

قَالَ اِنَّـمَٓا اَشْكُوا بَثّٖي وَحُزْنٖٓي اِلَى اللّٰهِ وَاَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ  
“(Hz. Yakub:) “Ben bu büyük acımı ve tüm sıkıntılarımı sadece Allah’a arz ediyorum. (Başka hiç kimseye ne minnet ediyorum ne de medet bekliyorum.) Ve Allah’tan (bir feraset ve faziletle) sizin bilmediğiniz (ve akıl erdiremediğiniz) şeyleri de biliyorum (ve bekliyorum)” açıklamasını yapmıştı.” (Yusuf/86)

Üstad İsmet Özel, “Mataramda Tuzlu Su” adlı şiirinde; “cesur ve onurlu diyecekler, halbuki suskun ve kederliyim” cümlesini öyle ne kadar güzel kurar değil mi? Müthiş. 

           Selçuk Baran, bu yaklaşım için; “bütün bu direnişler, aslında bir çeşit örtüden başka bir şey değil. Zavallı, korkak, zayıf olamadığım, öyle olmayı beceremediğim için birtakım güçler düşlüyorum kendimde. Yoksa korkak, yalnız bir kadın olduğumu kabullenebilmeyi, ürkmeyi, ağlamayı, birine sığınabilmeyi yeğ tutardım bu yapma başkaldırışa” değerlendirmesini yapar.

            Geliniz önce bu güzel şiiri okuyalım sonra da hemen ardından da şiirin tahliline geçelim: 

West Indies, Kızıl Elma, İtaki, Maçin!
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Beyazların yöresinde nasibim kalmadı
Yerlilerin topraklarına karşı şuç işledim
Zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
Uyrukların arasında uygunsuz biriyim
Vahşetim
Beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
Kendime dünyada bir
Acı kök tadı seçtim
Yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
Gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
Ortadan ayırdım
Kimin ülkesinden geçsem
Şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
Cesur ve onurlu diyecekler
Halbuki suskun ve kederliyim
Korsanlardan kaptığım gürlek nara
İşime yaramıyor
Rençberlerin o rahat
Ve oturmuş lehçesinden tiksinirim
Boynumda
Bana yargı yükleyenlerin
Utançlarından yapılma mücevherler
Sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
Mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Bir hayatı,ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
Görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
Askerken kantinden satın aldığım cep aynası
Bazı geceler çıkarken
Uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta
Gibi lükslerim de burda kalacak

Siparişi yargıcılar tarafından verilmiş
Bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
Taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
Burada bitti artık işim, ocağım yok
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.                                                        

          İsmet Özel, “Mataramda Tuzlu Su” adlı şiirinde yabancılaşmasının serüvenini, kendi benliğini bulma arayışını ve bu uğurda çıktığı uzun yolu gözler önüne serer. Şiir temelde, öznenin çıkmaya hüküm giydiği uzun yol etrafında şekillenir. Üç bende ayrılan şiirin ilk bendinde yola çıkmaya karar verme/zorunda kalma süreci anlatılır.  İkinci bent, yolun rotası ve şartlarını; son bent ise geride bırakılan şeyleri konu edinir. Şair, bu durumları okuyucuya aktarmada kimi zaman dilsel sapmalardan, kimi zaman ses birimsel yinelemelerden, kimi zamansa imgelerden yararlanır.

          Şiirin başlığı “Mataramda Tuzlu Su” soyut bir imgedir. Matarada su olsa da boşunadır çünkü içine tuz katılmıştır. Görünürde su vardır ancak tuzun kattığı acı/tuzlu tat nedeniyle içilemez. Bu yönüyle şiirin başlığı, dışarıdan güzel görünse de özneye acı veren şeyleri simgeliyor olabilir. Nitekim şiirle bağlantılı olarak bakıldığında öznenin bu durumu yaşadığı görülür: 
“Bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
Görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta”                               

          Şair, şiir boyunca da somut ve soyut imgelerden yararlanır. Şiirin başından sonuna kadar vurgulanan  “uzun yol” kullanılan simgeler arasındadır. Bu uzun yol West Indies kadar uzak, Kızıl Elma kadar ulaşılmazdır. “baygın meyvaların lezzeti” ifadesinde de şair kişileştirme yoluyla bir imge oluşturur.  Aynı zamanda şairin normalde imge olarak algılanmayacak şeyleri, okuyucuya veya kendine sorular sorarak belirsizleştirip imgeleştirdiği görülür:
“Uzak nedir?
kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?”

          Bunların yanı sıra şair, sıfat tamlamalarıyla somut imgeler oluşturur:
“bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler”
“askerken kantinden aldığım cep aynası
bazı geceler çıkarken
uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta”

         Şiir öznesi, kendini bulma arayışında geçmişine takılır. Oysaki artık geçmişinden kopmuş, yabancılaşmıştır. Düşünce yapısı farklılaşmıştır. Ancak geçmişteki fikirleri şakaklarına kazınmıştır ve insanlar tarafından onlarla tanınmaktadır:  
“kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımdaki dövmeler beni ele verecek”                                    

         Şiirin genel yapısına bakıldığında pek çok yerde ses birimsel yinelemeler kullanıldığı görülür. Göze çarpan ilk yineleme, “uzun yola çıkmaya hüküm giydim” mısrasıdır. Bu mısrayla şair, şiiri içeriğine göre bölümlere ayırır. Yalnızca bu dizelerden sonra nokta kullanılması da ifadeye kesinlik anlamı katar.  Yinelemeler kimi yerlerde şiire müzikalite katar:
“Bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum”                                  

         Şiirde kafiye, genellikle ek yinelemelerle sağlanır. Bu ek yinelemeler, peş peşe gelen dizelerde kullanılmaz. Yinelemeler arasına birkaç mısra girer. Örneğin ilk mısranın dizelerindeki son kelimeler şu şekildedir:
“Maçin-giydim-kalma-işledim-nifak-biriyim-vahşetim-kopar-bir-seçtim-yok-giydim”                                                                      

         Dizeler arası benzer bağlantılar şiirin geri kalan bölümlerinde de sıkça görülür:
“mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok”
“burada bitti artık işim, ocağım yok”                                                 

         Şiir içerik olarak incelendiğinde okuyucunun karşısına adeta bir yol çıkar. Şair çıktığı yolu başından sonuna kadar anlatarak yolun, okuyucunun zihninde belirmesine yardımcı olur. Şiir, dilsel sapmalarla ve özel ad aktarmalarıyla başlar:
“West Indies, Kızıl Elma, Ataki, Maçin!”.

          Dünyanın dört bir yanından yerler ve unsurlarla şair, yolun uzunluğunu ve kapsamını çizer. Daha sonrasında yabancılaşma ve hiçbir yere ait olamama serüvenini anlatarak uzun yola çıkma zorunluluğunu izah eder. Ancak özne için mekânsal uzaklıklar bir şey ifade etmez. Nitekim o, zaten kendisinden uzaklaşmış bir durumdadır:
“Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?”                                                      

           Bu mısralardan, öznenin çıkacağı yolun kendi düşünce dünyasında bir yolculuk olduğu anlaşılır. Bunun yanında iç dünyasını da okuyucuya açar. İnsanların onu şakaklarındaki dövmelerden dolayı cesur ve onurlu sanmalarına karşın o, suskun ve kederlidir. Matarasındaki suya da tuzu kendisi ekler. Böylece bu uzun ve zorlu yolu bile isteye seçtiği mesajını verir. Son mısrada ise özne, birtakım kararlar alır. Kendisine uygun görülen ve yakıştırılan yaşam tarzını bırakıp kendi yolunu seçer. Aslında çok basit olan şeyleri bile lüks olarak kabul edip gerisinde bırakır. Geçmişini çağrıştıracak hiçbir anıyı da yanına almaz. 

           “Mataramda Tuzlu Su” isimli şiir, öznenin uzun bir yola çıkarkenki sürecini gözler önüne serer. Bu süreçte özne, bir yandan geçmişine ait izlerden kurtulmaya çalışırken bir yandan da kendisini hiçbir yere ait hissetmemektedir.

Şemsettin ÖZKAN
25.07.2025 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-siir.me
5-1000kitap.com
6-nihansblog.wordpress.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir