(Toplumsal İlişkiler 658)
اُقْتُلُوا يُوسُفَ اَوِ اطْرَحُوهُ اَرْضاً يَخْلُ لَكُمْ وَجْهُ اَبٖيكُمْ وَتَكُونُوا مِنْ بَعْدِهٖ قَوْماً صَالِحٖينَ
“Bunun için, Yûsuf’u ya öldürmeli, ya da onu asla geri dönemeyeceği uzak bir yere atmalısınız ki, babanızın bütün ilgi ve şefkati yalnızca size kalsın! Ondan sonra da, nasıl olsa tövbe eder, iyi birer insan olursunuz!” (Yusuf/9)
Hz. Mevlana atfedilen bir sözde şöyle denir; “burnuna sarımsak tıkamışsın, gül kokusu almayı mı bekliyorsun.”
Sarımsak, bir başka ifadeyle nefsin keskin çelmesi değil midir?
Bir bakıma da, körlük mü diyeyim, mütevazı olamamak mı diyeyim, arkadaş aradığın her neyse, o aradığın şey kadar sen gerçekten değerli biri misin sorusuna değişik bir bakış açısıyla bakmak da diyebiliriz bu söz için.
Adam sarımsakla hemhal olmuş, ama gül bahçesi arıyor. Adamın fesatlık fücurluk her yanını sarmış, ben çok iyi bir insanım diyor. Neren iyi? Adamın her yanı hasta, sağlıklı adam numarası yapıyor. Adam bir işten çakmıyor, ben her şeyi iyi bilirim ayakları yapıyor. Bir bakıyorum konunun uzmanı değil, çıkmış TV de sosyal medyada birileri, ahkam kesiyor.
Yukarıda geçen “bunun için, Yûsuf’u ya öldürmeli, ya da onu asla geri dönemeyeceği uzak bir yere atmalısınız ki, babanızın bütün ilgi ve şefkati yalnızca size kalsın! Ondan sonra da, nasıl olsa tövbe eder, iyi birer insan olursunuz!” (Yusuf/9.) ayetini iyi anlamak gerekiyor. Meseleyi biliyorsunuz, Yusuf Peygamber daha küçükken kardeşleri babalarının ona düşkünlüğünden ötürü kıskanıyorlar ve onu öldürmek ya da kuyuya atmak niyetindeler. Bunu yaparken de böyle kötü bir şeyi yaptıktan sonra da ‘tövbe edip, iyi insan olursunuz’ demeleri, burunlarını sarımsakla tıkayıp, gül kokusu almayı istemeye benziyor.
Kabaran kıskançlık duyguları, kardeşlik şefkat ve merhamet duygularını o derece örtmüştü ki kardeşlerini öldürmek veya başka bir şekilde ortadan kaldırmak için karar almada tereddüt göstermediler. Böylece çarpık bir mantıkla, kardeşlerini ortadan kaldırdıktan sonra tövbe edip iyi kimseler olacaklarını ve babalarının teveccühünün sadece kendilerine kalacağını sanıyorlardı. İçlerinden biri vicdanının sesini bastıramadı ve Yûsuf’un öldürülmemesini istedi; ama onu babasından uzaklaştırmak için mutlaka bir şey yapılacaksa bir kuyunun dibine bırakılmasını tavsiye etti. Kervanlardan birinin Yûsuf’u alıp götüreceğini, böylece onu babasından uzaklaştırmış olacaklarını söyledi. Rivayete göre bu fikri ileri süren, Hz. Ya‘kūb’un en büyük oğlu Rûbîl’dir (Taberî, XII, 155-156; Tevrat’ta Ruben şeklinde geçer). Bu görüş uygun bulundu, uygulamak üzere babalarına geldiler.
Şemsettin ÖZKAN
09.04.2022 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr (Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 219)
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com