(Toplumsal İlişkiler 1200)
اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ فٖي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍؕ وَاِنْ تُصِبْهُمْ
حَسَنَةٌ يَقُولُوا هٰذِهٖ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُوا هٰذِهٖ مِنْ عِنْدِكَؕ قُلْ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِؕ فَمَا لِهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدٖيثاً
“(Halbuki) Her nerede olursanız (olun), ölüm sizi bulur (ve dünyanızdan koparır); yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile (Azrail canınızı alır). Onlara (gafil ve hain olanlara) bir iyilik (her türlü nimet ve fazilet) dokunsa: “Bu, Allah’tandır” demeye (başlarlar); onlara bir kötülük (musibet ve felaket) dokununca da: “Bu Sendendir” (Senin yüzündendir)
diyerek (ey Elçim, Seni suçlamaya çalışırlar). De ki: “(Bunların)
Tümü Allah’tandır.” (Ama sizin de bu neticelerde; iradenizin, yani niyet ve gayretinizin elbette payı ve karşılığı vardır. Bunları açıklayan elçilerin gönderilişi de Mevlâ’nın lütfundandır.) Fakat bu (sorumsuz) topluluğa ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmayıp (Kur’ani emirleri kavramaya) gayret etmemektedirler?” (Nisa/78)
Bir sosyal medya paylaşımında; “bugün de binlerce insan öldü. Ölenler listesinde değiliz, ama ölecekler listesinde adımız yazıyor” denmesi, ölüm gerçeğiyle insanın bir kez daha yüzleşmesine imkan sağlar.
Ölüyüz ama mezarda değiliz. Diriyiz ama hayatta değiliz. Bazı acılar sessiz sedasızdır ölüm gibi. Bazı tadlar da vardır ki velvelelidir, heyecan yüklüdür hayat gibi. Hz. Mevlana;
“diyorlar ki korkar mısın ölmekten? İnsan hiç korkar mı yalan bir ömrün ardından tadacağı tek gerçekten” derken hayat ve ölüm arasındaki ince ayrıntıyı da fısıldar bize.
Üstad Sezai Karakoç şöyle der; “ ölüydü insanlar… yalnız yaşıyordu o yatır ve çeşme. Ben de sıratın ucunda bir çizgide.” Gerçekten de insanlar görüntüler aleminde yaşıyormuş gibi yapmıyorlar mı? Ölümden başkası yalan değil mi dostlar? Beynimizin bir noktasına görüntüyü düşürerek görmüyor muyuz? İşitme ve benzeri beş duyum buna benzer şe- kilde olmuyor mu? Görüntüden ibaret bir dünyada yaşadığımız halde gerçek bir dünyada yaşadığımızı zannediyoruz ne garip değil mi değerli dostlar? Bu yüzden yalan dünya demiyor muyuz? Neşet Ertaş’ın meşhur türküsü de “ah yalan dünyada, yalandan yüzüme gülen dünyada” demiyor mu?
Öyleyse ölüm bu hayatta tek gerçekse, geçici iskan bölgesi olan bu dünyaya bu kadar rağbet niye? Aslında Hz. Mevlana çözmüştür, bu dünya ve ölüm arasındaki müthiş dengeyi; “öğreneceksin yüreğim öğreneceksin, dünyanın hasret, ölümün vuslat olduğunu” diyerek.
Şemsettin ÖZKAN
09.10.2023 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com