BU ŞEHİRDEN GİDİYORUM GÖMEREK GECEYİ İÇİME SABAHIN HÜZNÜNÜ BEKLEMEDEN GİDİYORUM BU ŞEHİRDEN

(Toplumsal İlişkiler 1575)

وَوَصّٰى بِهَٓا اِبْرٰهٖيمُ بَنٖيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰى لَكُمُ الدّٖينَ فَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ 
اَمْ كُنْتُمْ شُهَدَٓاءَ اِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ اِذْ قَالَ لِبَنٖيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْدٖيؕ قَالُوا نَعْبُدُ اِلٰهَكَ وَاِلٰهَ اٰبَٓائِكَ اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ اِلٰهاً وَاحِداً وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ 
“İşte hem İbrahim, hem de torunu Yakup, bunu oğullarına şöyle vasiyet etmişlerdi:“Oğullarım; Allah size şu dupduru ve insanın varlığıyla birebir örtüşen mükemmel inanç sistemini İslâm’ı bahşetti. Öyleyse, ancak O’na yürekten boyun eğen bir Müslüman olarak can verin! Son nefesinize kadar Allah’a boyun eğin, hiçbir zaman O’na teslimiyetten ayrılmayın!”Şimdi ey Yahudiler, Hz. Yakup’un, ölüm döşeğinde iken size Yahudi olmanızı tavsiye ettiğini nasıl söyleyebilirsiniz?” (Bakara/132)
“Yoksa siz, Yakup’a ölüm gelip çattığında orada mıydınız? Hani Yakup, oğullarına:“Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? Ben ölünce, bu dini terk etmeyeceksiniz, değil mi?” diye sorunca, onlar:“Elbette hak dinden ayrılmayacağız! Bizler, senin ilahına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek bir İlaha, yani Allah’a kulluk edecek ve yalnızca O’na boyun eğeceğiz!” demişlerdi. Böylece onlar, imtihân sahnesindeki rollerini oynadılar ve göçüp gittiler.Şimdi imtihân sırası sizde; geçmişe destanlar dizerek, ağıtlar yakarak oyalanmayın. Öncekilerin güzelliklerinden örnek; yanlışlıklarından da ibret alarak görevinizi en iyi şekilde yapmaya bakın.” (Bakara/133)

Şehir insan ve veda. Üçü yanyana gelince ortaya neler çıkmaz neler. Üçü üzerine yazılan şiirler, şarkılar ve hikayeler edebiyatın enverimli konularını teşkil ederler. 

            Yedi Güzel Adamın en renkli şairlerinden biri olan Erdem Bayazıt “Veda” şiirinde bu konuyu çok güzel işler: 

Bu şehirden gidiyorum
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
Gururu yıkılmış soyatlar gibi
Bu şehirden gidiyorum.

İnsanlar taş gibi bana yabancı
Ağaçlar bensiz hüküm giyecek bulvarda
Bir tanbur bir yalnızlığı anlatıyorsa
O ışıksız pencereden
Ben onu duymuyor gibiyim
Bir ağaç ölüyorsa kapınızın önünde
Ben onu bile duymuyor gibiyim.

Bu şehirden gidiyorum
Gömerek geceyi içime
Sabahın hüznünü beklemeden
Gidiyorum bu şehirden.

       Gitmek mi zor kalmak mı? Hz. Mevlana ikilemi anlatmak için der ki;“Öyle bir yerdeyim ki, ne kalmak mümkün, ne de gitmek…” Şükrü Erbaş da bir şiirinde kararsız olma halini şu mısrasıyla dillendirir: “Bir kapı önündeyim, girsem suç, gitsem ayaz.” Ancak Erdem Bayazıt kararlıdır o şehirden gidecektir ne pahasına olursa olsun. Geceyi içine gömerek, sabahın hüznünü beklemeden, hemen derhal gidecektir. Yıllardır kaldığı o şehirden, anılarını bir gün yeniden hatırlamak üzre, bir yerlere gömüp gidecektir. İçim ey içim, yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin, diyerek çekip gidecektir.

Şemsettin ÖZKAN
18.10.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-antoloji.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir