(Toplumsal İlişkiler 42)
وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَد۪ينَةِ امْرَاَتُ الْعَز۪يزِ تُرَاوِدُ فَتٰيهَا عَنْ نَفْسِه۪ۚ قَدْ شَغَفَهَا حُباًّۜ اِنَّا لَنَرٰيهَا ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
“Şehirdeki saray çevresine mensup bazı kadınlar, kendi aralarında, “Duydunuz mu? Vezirin karısı, kölesine göz koymuş; onun aşkıyla yanıp tutuşuyormuş. Ne ayıp, âşık olmak için bula bula bir köleyi mi bulmuş? Bize öyle geliyor ki, bu kadın düpedüz sapıtmış!” diyorlardı.” (Yusuf/30)
Aşka yalan deme! Eğer öyleyse Yusuf ile Züleyha’nın Kur’an’da işi ne? Aşk, Züleyha’nın Yusuf’u gören o gözlerinde miydi sanki? Yusuf’un yokluğunda gösterdiği sabır dolu bekleyişlerdeydi. Beklemek de zaten Züleyha’ya yakışırdı. Aşk, insanın Araf’ta kalması gibi Yusuf’un terk ettiği kuyuda, Züleyha’nın utancındaydı. Züleyha için her şey Yusuf olmuştu. “Güneş doğdu” demezdi. “Yusuf geldi” derdi. Gece çöktü mü, “Yusuf uyudu,” “ay çıktı” dediklerinde de, “Yusuf mu baktı?” derdi. Lügatindeki tek sözcük “Yusuf’tu.”
Aşk aslında Hz. Mevlana’nın dediği gibi ne olursa olsun sonu Yaratan’a sevdalanma eylemiydi: “İki bilinmezlik arası bir diyardayım. İsrafil’in üflediği yankıdayım. Ne Cennette ne cehennem de, yalnız Allah sevdasındayım.” Yine Hz Pir aşkın talibi gönüllere şu can alıcı soruyu sorar:
“Ey gönül! Kaç Yusuf kaldı zindana talip nefsi için. Ve kaç Züleyha kaldı cehenneme razı Yusuf için.”
Ona göre aşk; ne olursa olsun, âşık olanın, sevgilisiyle o ne halde olursa olsun onunla hemhal olmaya gelme işidir: “Geldim… Ateşsen yanmaya, yağmursan ıslanmaya, soğuksan donmaya geldim.”
Çok kolaydı Yusuf’u görmeyen gözlerin Züleyha’yı kınaması. Kur’an’da ifade edildiği gibi saray eşrafındaki kadınlar Züleyha’yı yerden yere vuruyorlardı:
“Şehirdeki saray çevresine mensup bazı kadınlar, kendi aralarında, “Duydunuz mu? Vezirin karısı, kölesine göz koymuş; onun aşkıyla yanıp tutuşuyormuş. Ne ayıp, âşık olmak için bula bula bir köleyi mi bulmuş? Bize öyle geliyor ki, bu kadın düpedüz sapıtmış!” diyorlardı.”
Nerden bileceklerdi ki sarayın o dedikoducu kadınları? Yusuf’un aşkların en güzeli olduğunu, ama sapıtmış dedikleri Züleyha’nın da, tövbelerin en güzeli olduğunu.
Ya o sevilmekle sınavların en çetinine maruz kalan masum Yusuf… Yakup sever kuyulara düşer, Züleyha sever zindanlara düşer. Zor Yusuf olmak çok zor… Necip Fazıl üstadın dediği gibi, baştan ayağa Yusuf iffet olduktan sonra, Züleyha tepeden tırnağa afet olsa ne yazar? Züleyha olmak belki kolay veya onun gibisini bulmak zor değil diyeceksiniz. Ama nerede Yusuf ve Yusuf gibileri saklayan kuytular, kuyular? Nerede aşk diye bildiği Yusuf’u bulunca esas aşkın Yusuf’u Yaratan olduğunun bilincine ermiş Züleyha’lar…
Yusuf suresinde kıssaların en güzeli olarak etraflıca anlatılan bu hikâyeyi kısaca özetliyorum.
Hz. Yusuf, Hz. Yakup’un on iki oğlundan en küçüğü olan Bünyamin’in bir büyüğüdür. İsrail oğullarını meydana getiren on iki boydan birinin başıdır. Büyük babası İshak, büyük büyük babası İbrahim’dir. Hz. Yakup’un en sevdiği çocuğudur.
Yakup tarafından Hz. Yusuf’a güzel bir kaftan hediye edilmesi, bu durumu kıskanan ağabeyleri tarafından önce kuyuya atılmış, sonrasında ise Mısırlılara köle olarak satılmıştır. Musevi ve İslam kaynaklarında Hz. Yusuf’tan aynı şekilde bahsedilmiş, Hristiyanlıktaki Josef adlı kişi de Musevilikte aynıdır. Kur’an’da Yusuf Suresi’nde Hz. Yusuf’un yaşam hikâyesi detaylı bir şekilde anlatılır. Bir Peygamber olan Hz. Yusuf, bilgeliği, rüya yorumlaması ve güzelliğiyle herkesi büyülemiştir.
Başından büyük olaylar geçen Hz. Yusuf, Mısırlılara köle olarak satılmasının ardında Hz. Yusuf Mısır’da köle pazarında Mısır Firavununun görevlisi olan muhafız birliği komutanı Potifara satılır. Potifar’ın eşi olan Züleyha gün geçtikçe güzelleşen genç Yusuf’a göz koyar. Yusuf ile Züleyha arasında geçenler Kur’an’da geçer. Kendisine bunca yıl efendilik yapan Potifar’a karşı böyle bir kötülüğü yapmayacağını söyler, bunun üzerine Hz. Yusuf’a iftira atılarak zindana atılır. Hz. Yusuf’un ömrünün 7 yılı suç işlemediği bir günahı çekmekle geçer. Aslında bu onun için bir ceza değil, çevresindeki insanların kötülüklerinden, bakışlarından korunmak için sığındığı bir sığınaktı. Güzelliğiyle dillere destan olan Hz. Yusuf, rüyaları yorumlama, anlam verme özelliğine de sahipti. Bu özelliği sayesinde kısa bir süre içinde herkesin ilgisini çekecek, bilgeliği sayesinde herkes tarafından takip edilecektir. On kentin büyük kâhini Potifera’nın kızı Astenat ile evlenir. Mısır’ın hükümdarı olan Hz. Yusuf kendisine büyük aşk besleyen Züleyha’yı yaptıklarından dolayı Allah’ın affına bırakır, Allah’ın izni ile onunla dünya evine girer.
Mısır’da Hz. Yusuf’un aldığı önlemlerden ötürü bir zorluk yaşanmayacaktır. Çevredeki kentler Mısır’a erzak almak için yola düşerler; yıllar önce Hz. Yusuf’u kuyuya atan on kardeşi de bu yardımdan faydalanmak için Mısır’a gelir. Yıllar sonra kardeşleri ve Hz. Yusuf karşılaşır; sonrasında ise Hz. Yakup Mısır’a getirilir. Ağlamaktan gözlerinin feri sönen Hz. Yakup yıllar sonra sevgili oğlu Yusuf’a kavuşur.110 yaşına geldiğinde Mısır’da vefat eder.
Zalimlik de hiç değişmedin ey Mısır! Zindanların Yusuf dolu, Züleyhalarının kalbi kırık ve Yakuplarının gözü yaşlı. Ve Züleyha’nın kalbine siyah bir nokta düşürdün. Ateşle sınadın Yusuf’u denizler ortasında.
Şemsettin ÖZKAN
30.04.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeal.com
3-neoldu.com
Kaleminize sağlık hocam, Hayırlı Ramazan-ı Şerifler…
Aynen öyle hocam Mısır hiç değişmedi.Zindanlarında şehit olan tüm müslüman kardeşlerimize Rabbim rahmetiyle muamele eylesin