ARININ KARNINDAKİ BAL İLE KUYRUĞUNDAKİ ZEHRİ BİRBİRİNE KARIŞTIRMAYAN ALLAH SENİN NASİBİNİ DE BAŞKASIYLA KARIŞTIRMAZ SABRET

 (Toplumsal İlişkiler 1560)

وَلَا تَتَمَنَّوْا مَا فَضَّلَ اللّٰهُ بِهٖ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍؕ لِلرِّجَالِ نَصٖيبٌ مِمَّا اكْتَسَبُوا وَلِلنِّسَٓاءِ نَصٖيبٌ مِمَّا اكْتَسَبْنَؕ وَسْـَٔلُوا اللّٰهَ مِنْ فَضْلِهٖؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلٖيماً 
“Allah’ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah’tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.” (Nisa/32)

Nasip kelime anlamı olarak “Allah’ın bir kimse için önceden belirlediği mutluluk payı” anlamına gelmektedir. Kısmet ise “bölmek” anlamına gelirken, İslam Hukuku’nda ise “ortak hisseli mallarda sahiplerine paylaştırma” anlamına gelmektedir. Ancak günümüzde kısmet bir nevi kadercilik olarak anlayışı olarak kabul edilmektedir. Allah’ın kulun payına düşeni ona vermesi olarak bir anlam kazanmıştır. Kısmet kulun payına düşenken, nasip ise kulun payına düşenden ne kadarını alabildiği anlamında kullanılmaktadır. 

            Şemsi Tebrizi; “arının karnındaki bal ile, kuyruğundaki zehri birbirine karıştırmayan Allah, senin nasibini de, başkasıyla karıştırmaz. Sabret!” derken vuguladığı açgözlü olma, sana da nasibinden bir pay verilecektir buna da rıza göster demektedir. Ama günümüz insanı öyle mi? Kendisine verileni, kazandığını az gördüğü onunla yetinmediği gibi, başkalarının hep ama hep kaybetmesini istiyor. Bu ne hasetlik fesatlık böyle?                                          

           Hırs deyin, açgözlülük deyin, tatminsizlik deyin, her ne derseniz deyin, insanın bu doyumsuzluğu hasetliği, fesatlığı da beraberinde getirmiştir.                                                                                       

           Gore Vidal; “ne garip… Kazanmak insanlara yetmiyor. Diğerlerinin kaybettiğini de görmek istiyor…” Derken, vurgulamaya çalıştığı da, insanın doyumsuzlukta vardığı son noktadır.                                                                                                           

          Allah her kuluna, kabiliyet ve çalışmasına göre nimetler, nasipler vermiştir. Başkasında olana göz dikmek, onun özlemini çekerek ömür geçirmek yerine, herkesin kendisinde olanı görmesi, onun değerini bilmesi ve isteyeceğini Allah’ın lütfundan istemesi gerekmez mi? 

Şemsettin ÖZKAN
03.10.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuram.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-hiranur.org.tr
5-suskunduvar.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.