(Toplumsal İlişkiler 1495)
فَاتَّقُوا اللّٰهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَاَطٖيعُوا وَاَنْفِقُوا خَيْراً لِاَنْفُسِكُمْؕ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهٖ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah’tan korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınıverin, (Kur’an’ın ve Resulüllah’ın emirlerini) dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize bir hayır yatırımı (en büyük yarar kaynağı) olmak üzere infakta bulunun (helâl kazancınızı cihad ve hayır yolunda harcayın). Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.” (Tegabün/16)
Niçin Osman Gazi; “Allah korkusu olmayan adama devlet işi verilmez” şeklinde bir cümle kurmuş olabilir ki?
Devleti yönetenlerde merhamet, adalet, ehliyet, liyakat gibi unsurlar mevcut olmazsa insanları nasıl yönetecekler?
Elbette zulüm, adaletsizlik, acımasızlık, Allah’a karşı gelme gibi durumlar olacaktır. İnsanları Allah’a kul edeceğine kendisine kul etmeye yeltenecektir. Tıpkı firavun gibi. Mümin suresi 26.ayette şöyle buyrulur:
“Firavun:“Bırakın beni, Mûsâ’yı öldüreyim. Rabbine dua etsin de kendisini kurtarsın. Ben, onun, sizin inançlarınızı, rejiminizi değiştireceğinden, ülkede, yeryüzünde karışıklık çıkararak, fesadı ve anarşiyi hâkim hale getireceğinden korkuyorum.” dedi.” Bu ayeti açıklayan Cemal Külünkoğlu firavun zulmünün vardığı son noktayı anlatır bize.
Firavun’un, halkına hitaben: “dininizi değiştireceğinden endişe ediyorum” ifadesi ve Yunus 10/78 ayeti, onların da kendilerine göre bir dinlerinin olduğunu göstermektedir. Eski Mısırlılar dindar insanlardı. Ancak dinleri Hak din değil, çok tanrılı sapkın bir dindi. Firavunların çok tanrılı dini benimsemeleri, bu din sayesinde kendilerini kolayca tanrılaştırmalarındandı. Halk, hükümdarlarına: “Ey biz canlıların tanrısı, yaşa, varol!” gibi tezahüratlar yaparlardı. Yani hükümdarlarına ilahlık atfetmek gibi çok yanlış bir inanca sahiplerdi. Bugün de bazı insanlara tanrısal nitelikler yüklenerek onlar üzerinden insanlar sömürülmüyor mu? Üstelik de Allah’ın dini kullanılarak bu sömürü işi yapılıyor. Olur olmaz insanlara büyüklük atfederek, onların karşısında el pençe durarak, kendilerine göre ihdas etmiş oldukları sahte dinleriyle Hz. Peygamberin sözde sünnetini ihya ederek insanlar putlaştırılmıyor mu? Hangi isimle olursa olsun Allah’ın otoritesini paylaşan, buna inanan, seyirci kalan, karşı çıkmayan Firavunun sünnetini ihya ediyor demektir.
Devleti yönetenlerde Allah bilinci, inancı, sevgisi ve korkusu olmak zorundadır. Çünkü adalet, emanet, ehliyet, meşveret ve maslahat gibi yönetim ilkelerine ancak bu şuur ve erdeme sahip olan yöneticiler uyar. Burada ibadet ve ahlak kavramlarını birbirinden ayırmamak gerekir. Zira dinin özü ibadetin; ahlaka götürmeyen, erdemli yapmayan yönü varsa ki, yok hükmündedir. Dinden sayılmazlar. Çünkü din güzel ahlaktan ibarettir.
Şemsettin ÖZKAN
30.07.2024 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com