ADINIZIN HİÇ BİR ÖNEMİ YOK İNSANLIK BİR KİMLİKTİR

 (Toplumsal İlişkiler 1687)

اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُ اِنَّهُ كَانَ ظَلُوماً جَهُولاً
“Allah’ın bahşettiği ekonomik, sosyal, bireysel ve toplumsal bütün imkan ve fırsatları; akıl, beden, duyular, irâde, vicdan, muhâkeme gibi üstün yetenekleri O’na kullukta kullanarak yeryüzünde O’nun adına, O’nun hükümlerini egemen kılma mücâdelesi o kadar ağır, o kadar ciddî bir görevdir ki; Biz bu emâneti önce göklere, yere ve dağlara teklif ettik fakat onlar bu büyük sorumluluğu göze alamadıklarından, onu yüklenmekten çekindiler. Böylece bu yükümlülüğü, küçücük cüssesine rağmen, Allah’ın kendisine bahşettiği yetenekler sayesinde göklere, yere ve dağlara hükmetme gücünü elinde bulunduran insanoğlu kabul etti. Düşünsenize; bunca nîmetlerle donatıldığı hâlde, yüklendiği emânetin hakkını veremeyen insan ne kadar zâlim, ne kadar câhildir!” (Ahzab/72)

Victor Hugo; “adınızın hiç bir önemi yok, insanlık bir kimliktir” derken, insan olmanın ayrıcalıklı bir olay olduğuna dikkatlerimizi çeker.

              Gerçekten insan olmak apayrı bir olaydır. Çünkü İsmet Özel’in dediği gibi; “hepimiz insan değiliz aramızdan bazıları.” Zira insan olmakla insanoğlu olmak arasında dağlar kadar fark vardır. Yine üstadın dediği gibi “usta ölmeden önce bir oyun öğret de insan olayım” sözleri insanlığın bir hüviyet olduğunu ortaya koyar.                                                                                           

              Çağımızda “insanlık çok ilerledi, artık gözükmüyor,” ya da “bugün de insanlık para karşısında değer kaybetti” benzeri sözler duyarsanız sanırım buna pek şaşırmazsınız. Niye çünkü insani, ahlaki olan ne varsa çarçabuk tüketiveriyoruz da ondan. Bu yüzden insan olmak lükse kaçıyor. Mum yakıp insan arıyor bu yüzden Diyojen daha milattan önce bilmem kaç yılında… Demekki insan olmak zor zenaat iş.                                                              

            “Korkuyoruz… Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz,” derken Oğuz Atay haksız mı? Seversiniz sevmezsiniz, Freud “insanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir” dediğinde, insanın kalbiyle yüreğiyle de ilişkisini kestiğini mi anlatıyor? İnsanların tecrübe, tecrübe deneyim, deneyim diye tutturup, anlattıkları yavaş yavaş sevmekten, insan olmaktan uzaklaşma, güvensizliğe, septizme (şüpheciliğe) yelken açma operasyonu mu? O halde bir daha sevmeyecek miyiz? İnanmayacak mıyız insanlara?

             Bizim sözümüz insanın beşer oluşuna, insan olmayı bir türlü becerememesine. Şems-i Tebriz-i’nin; “hayatta her şey olabilirsin. Fakat önemli olan hayatın içinde “insan” olabilmektir” demesi de, bu yüzden olsa gerek.  

Şemsettin ÖZKAN
07.02.2025 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir