(Toplumsal İlişkiler 1858)

لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهٖ يَحْفَظُونَهُ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْ وَاِذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ سُٓوءاً فَلَا مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِهٖ مِنْ وَالٍ
“İnsanın önünde ve arkasında, Allah’ın var ettiği ve koruduğu düzenin gereği olarak kendisini koruyan kanunlar, korumalar ve davranışlarını zapta geçirmek için nöbet tutan melekler vardır. Bir millet, sahip olduğu ilahî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, Allah o milletin elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyasî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandırmak istediği zaman da, artık bu felâketin, bu cezanın geri çevrilme imkânı yoktur. Onların Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden velileri, koruyucuları, yardım edenleri de bulunmaz.” (Rad/11)
Friedrich Nietzsche; “derisini değiştirmeyen yılanlar, ölmeye mahkumdur. Bu durum düşüncelerini değiştirmeyen zihinler için de, geçerlidir” derken, değişimin önemine vurgu yapması mühimdir.
Belki klasik bir cümle olacak ama değişmeyen sadece değişimin kendisidir. Değişim gizemli bir kelime. Belli bir süreç içinde yer alan değişikliklerin tümü. Ya da değişmek eylemi.
Toplumlarda değişir. Kur’an’da ashab-ı kehf (mağara arkadaşları) 300 küsur yıl sonra uyanmaları anlatılırken içlerinden birini bir şeyler alması için şehre gönderince toplumun değiştiğinin farkına varır. Her şeyden önce satıcıya verdiği paranın üçyüz yıl öncesi kral Dekyanus dönemine ait olduğu anlaşılır. Toplumsal yapının bazı unsurlarının ya da tümünün zaman sürecinde bir durumdan bir başka duruma geçişine toplumsal değişme denir. Toplumun yapısal, kültürel, kurumsal ve davranışsal farklılaşmasıdır.
Cahit Zarifoğlu; “bir yerden bir yere uçuyorsa kuşlar mevsimler değişmiştir insanlar da” derken değişimin rotasını çizer adeta. Eğer çağ bir de hızlı bir şekilde akıyorsa insanlar modern zamanlarda yaşıyorlarsa bu değişim hepten kaçınılmaz olur. Aşklar da bundan nasibini alır. İnsanlar rahat ve konforo alıştıkları için aşkları da pragmatizme (faydacılığa) evrilebilir.
Aslında değişmesi istenilmeyen durumlarda var tabi ki. Mesela aşk gibi. İnsan nasıl sevdiyse öyle kalmalı. Zira değişmek mevsimlere özgüdür. Ama bir yönden de sevginin değişime yol açtığını vurgulayan Hz. Mevlana’ya da kulak vermek gerekir. “Sevgi şifadır, sevgi güçtür, sevgi değişimin sihridir” der Hz. Mevlana.
Değişimin önünde en büyük engel de, önyargılarımız ya da şartlanmışlıklarımızdır. “Önyargı sinsi bir adaletsizlik biçimidir.” Doğru söze can kurban. Atomu parçalayan insan, maalesef önyargılarını parçalayamamıştır. Şeytan da zaten bu önyargılarda, klasik şartlanmışlıkta gizli.
“Adamın adı çıkacağına canı çıksın, dereyi görmeden paçayı sıvama” gibi atasözlerimiz, hep önyargıyı çağrıştırır bize. Önyargıyla hareket edilmemesi gerektiğinin anlatımıdır kısaca. Önyargı, sanki hayata kirli bir camdan bakıp, her şeyi kirli bilmek gibi bir şeydir. Bütün sıkıntıların başı da önyargılı bir bakış açışıyla bakmaktır.
Önyargılı bakmak, adil olmanın önünde en büyük engeldir. Çok tehlikeli oluşu da, sinsiliğinden gelmektedir. Bu yüzden bilmeden, araştırmadan size gelen her haberin doğruluğunu teyit etmeden, sakın siz siz olun, karar vermeyin.
İnsan değişim rüzgarları estiğinde, bundan müstağni olmamalıdır. Önyargılarından bir an evvel sıyrılıp, günlük hayatta kendine bir yer edinmelidir. Ondan bundan şikayeti bırakıp, değişim trendini yakalamalıdır. Zira değişimin sihirli gücünü yakalayamayanlar, yok olmaya mahkumdur.
Şemsettin ÖZKAN
28.07.2025 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com