İNSANLAR BENİ ANLAMIYOR DİYE KAYGILANMAM BEN İNSANLARI ANLAMAYINCA KAYGI DUYARIM

(Toplumsal İlişkiler 1764)

هُوَ الَّـذٖٓي اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَاَمَّا الَّذٖينَ فٖي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَأْوٖيلِهٖ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوٖيلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِهٖۙ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ 

“O, kitabı, Kur’an’ı sana sorumluluklarını tevdi etmek üzere indirendir. Onun, Kur’an’ın bir kısım âyetleri muhkemdir. Bunlar Kur’an’ın, bütün kutsal kitapların esasıdır, levh-i mahfuzda yazılı temel kurallardır. Diğerleri de insanlığın devamlı çoğalan meselelerine çözüm getirmeye müsait, birden fazla mânaya açık, müteşabih âyetlerdir. Akılları, kalpleri sapmaya meyilli, kötü niyetli olanlar, sırf fitne çıkarmak, ortalık bulandırmak, kelimelere keyfî anlamlar yükleyerek te’vil yapıp kafa karıştırmak arzusunda oldukları için, müteşabih âyetlerin peşine takılırlar. Halbuki onun te’vilini ancak Allah ve ilimde yüksek pâye elde eden âdil, objektif düşünen ilim adamları bilir. Onlar:“- Kur’an’a inandık, muhkem de, müteşabih de hepsi Rabbimiz tarafından indirilmiştir” derler. Bu inceliği ancak akıl ve vicdan sahipleri düşünüp anlar.” (Al-i imran/7)

Anlamak, anlatabilmek, anlaşılmak belki de insanın en önemli sorunlarından biri desek sanırım yanılmış olmam. George Orwell’ın; “ insan sevilmekten çok belki de anlaşılmak istiyordu” sözünü burada anmak gerekiyor. 

            Konfüçyus; “insanlar beni anlamıyor diye kaygılanmam, ben insanları anlamayınca kaygı duyarım” derken, hemen hemen aynı şeylerin ızdırabını duyuyor; insanları anlayamamaktan ötürü oluşan anksiyete bozuklukları. 

            Hz. Mevlana’nın; “anlaşılmak gibi bir derdimiz vardı. Ne zaman ki kendimizi anlatamadığımızı fark ettik, işte o vakit  susmalar dostumuz oldu” sözüne de, bu açıdan bir bakıp değerlendirmek gerekecek. Kendimizi anlatamadığımızda susmalar meseleyi çözebilir. Lakin ben insanları anlamazsam susmak da çözüm değildir. Tam tersine bu durumda insan kaygılanacaktır.

            İnsan için en zor an belki de kendini anlamayanlar arasında kalmasıdır desek sanırım yanılmış olmayız. Kişi sorununu karşısındakine bir türlü anlatamıyor, ya da ısrarla  anlaşılmıyorsa problemler daha da katmerlenerek artacak ve sonunda susmayı tercih edecektir. Bu durum insanın en zavallı halidir. Ama ben insanları anlamıyorsam durum çok ciddi. 

            Dünyada ne istiyorsun? Deseler hiç düşünmeden “anlaşılmak istiyorum derim” diyen Sabahattin Ali de, aynı yaraya parmak basar. Ya “dünyada anlaşılmamak gibi zor ve ağır bir durum yoktur” diyen Emile Zola’ya ne demeli? 

           “Kadınlar anlaşılmak için değildir yaşanmak içindir. Yaşanacak bir kadını bulduysanız, anlamak için hiç vakit kaybetmeyin” diyen Robin Sharma da, ters bir mantık geliştirerek enikonu kadınların hayata dair çoktan seçmeli, kompleks bakış açılarını irdeler durur. Kadınları anlamasan da sadece dinle yeter der. Burada durum çok farklı gelişmiş. Çözüm üretmekten ziyade, ilgilenmek ve değer vermek, gönüllerini okşamak, duygularına hitap etmek yetiyor.

             Gerçekten de insanların bizi anlamadıklarında kaygı, stres ve takıntı yapmamak lazım. Çünkü topu karşı tarafa atmışsın. Sorun onların sorunu artık. Ama sen, onları hiç ama hiç anlamıyorsan, işte sıkıntı başına bela olmuş, top sende. Bir an evvel meseleyi anlayıp, topu oyuna sokman lazım.  

Şemsettin ÖZKAN
25.04.2025 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir