(Toplumsal İlişkiler 1717)
قُلْ اَتُحَٓاجُّونَنَا فِي اللّٰهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ وَلَـنَٓا اَعْمَالُنَا وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُخْلِصُونَ
“Bu hakîkati inkâr eden Hıristiyanlara ve Allah’ın tüm insanlığı kucaklayan evrensel mesajını değiştirerek onu bir ırkın dini hâline getiren Yahudilere de ki:“Allah bizim de Rabb’imiz, sizin de Rabb’iniz olduğu hâlde, O’nun hikmet ve adâleti hakkında bizimle tartışmaya mı gireceksiniz? O sadece sizin Rabb’iniz midir ki, yalnızca sizin ırkınızdan Peygamber göndersin ve size ayrıcalıklı davransın? Hayır, Allah katında her toplum eşit şekilde sorumludur: Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. İyi bilin ki, Biz, O’na yürekten bağlanmış kimseleriz.” Zaten bütün Peygamberler, hep bu gerçeği dile getirmişlerdi.” (Bakara/139)
Stres, hayatımızda başa çıkmak zorunda kaldığımız sorunlardan biridir maalesef, hastalık değildir ama önlem alınmazsa özneye pahalıya mal olabilir. İnsan bedenini ve ruhunu etkileyen, yaşam kalitesini düşüren bir durumdur. Bireyin üzerinde hissettiği baskı ve gerilim halidir. Stres halkın kullandığı manayla sıkıntıları kafaya takmak demektir. Sıkıntılar insanı mutsuzluğa gark ediyor, mutsuzluk da insanı hasta ediyor.
Albert Einstein; “stresin en büyük sebebi, günlük yaşamınızda, anlayışsız insanlarla yaptığınız tartışmalardır” derken, bizi strese sokan nedenler arasına otomatik olarak tırnak içinde; “anlayışsız insanlarla gereksiz tartışmaları” alması asla tesadüf değildir.
İnsanlık her geçen gün ilerlerken maalesef “gerilere doğru ilerleyen” belediye otobüsü yolcuları gibi davranışlar sergiliyor. Uygar insanlardan beklenen örnek hiçbir davranışa rastlayamıyoruz. Şiddet, vahşet, kabalık, fıtrata müdahale, görgüsüzlük, empati yoksunluğu, adaletsizlik, zayıfları ezme, edepsizlik vs vs vs say say bitiremeyeceğim daha bir sürü olumsuzluklar anksiyete bozukluklarına, strese kapı aralamaktadır.
Hz. Mevlana; “sözü süz de söyle, gönlü bulandırmasın. Sözü diz de söyle, kulağa inci diye takılsın. Sözü yüze söyle, gıybet olup utandırmasın” derken, soyut anlamda insana sunacağı pratik faydalara değinmektedir. Kötü sözler insanın başına birtakım gaileler açmaktan başka bir şeye yaramaz.
Çünkü şeytan, insanların aralarını açıp bozmak ister. Kaba saba, kötü sözlerle toplumsal ilişkiler ancak kötüye gider. Sözü öyle süzerek söyleyeceksin ki, yorumlara mahal bırakmadan gönülleri bulandırmayacaksın. Konuştukların lüzumsuz, boş, gereksiz, yalan, dolan olmayacak. Söylediklerinden muhatabın istifade edecek. Bir de insanın yüzüne yüzüne konuşacaksın ki, gıybet, çekiştirme, dedikodu, laf taşıma getirme götürme, cahil, cühela takımıyla gereksiz tartışmalara girmeyeceksin. Yoksa mutsuzluk ve stres sahibi olursun.
Şemsettin ÖZKAN
09.03.2025 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com