DERDİNİ SADE ANLATAN ADAM DERTLİDİR GÜZEL ANLATAN EDEBİYATÇI HALİYLE ANLATAN AŞIK TEBESSÜMÜYLE ÖRTEN ARİFTİR

(Toplumsal İlişkiler 1569)

وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَـهُٓ اِلَّا هُوَ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِهٖؕ يُصٖيبُ بِهٖ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِهٖ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ 
“Ve eğer, Allah Sana bir zarar dokunduracak olsa, yine O’ndan başka bunu Senden kaldırıp giderecek yoktur. Ve eğer Sana bir hayır isterse, O’nun bol fazlını (ikram ve in’amını) geri çevirecek de yoktur. O, kullarından dilediğine bundan (hayırdan) isabet ettirir. O, Bağışlayandır, Esirgeyip Koruyandır.” (Yunus/107)

Dert; içinde bulunulan tasa, üzüntü, sıkıntıdır. Dertler aslında yol gösterir insana. Bunu bilenler dertlerini kâra geçirir. Bilmeyenler de kaderine şuna buna sövmekle günlerini geçirir.

           Allah firavuna mal vermiş, mülk vermiş lakin dert vermemiştir. Dert sahibi olmak öyle yabana atılacak bir konu değildir. Derdini sevenler ilim hikmet sahipleridir.

          Şems-i Tebrizi; “derdini sade anlatan adam dertlidir güzel anlatan edebiyatçı haliyle anlatan aşık tebessümüyle anlatan ariftir” derken, derdi çeşitlendirir. Bunların verdiği mesajları irdeler enikonu.                                                                                            

          Hz. Mevlana da; “dertli bir adam, içi duman dolu bir odaya benzer. Onu dinlemek odaya bir pencere açmak gibidir,” der. Ancak dinleyen ona buna o derdi anlatırsa, dertleriyle o adamı vururlarsa ne olacak? Sıkıntı burada. O zaman insanın iyi bir sırdaşı olması gerekir.                                                                                    

          Nurettin Topçu ise, derdin insana değil de, suya anlatılması noktasında değerini en iyi verenlerden olsa gerek; “bir dere kenarındaki su, sohbeti yüzlerce insana çevrilen hasbihalden çok zengin ve çok daha değerlidir; çünkü onda bir kalple konuşulur ve o kalbe derinlerdeki bütün sırlar açılır, acılar anlatılır….. Suyun çiçeklerde koku, gökyüzünde renk, tende hayat olmadan önce varlığının en büyük hikmeti yaraları tedavi etmesidir. Ruhtaki derin yaralar Kur’an’da sesle tedavi edildiği gibi,tabiatta su ile tedavi edilirler.”

         Mevlana hazretleri de, Rubailerinde şöyle seslenir: Canının yangını korlaştıysa,sağa sola haber salma..!
Hele ki, alışmamışsan derdini anlatmaya, dermanını dertlide arama..!

Suya anlat, seccadeyi ser O’na anlat..!
Kuşa anlat, kanatlarıyla göğe çıkarsın..!
Nereye yanacağını bilemediysen…
Yangınını sahihibine anlat..!

        Muhammed Emin Temir, dertleri her yana kokusu sinmiş, puslu bir rüzgara benzetir;

Gecenin perdesi aralandı, yıldızlar suskun,
Gönlümde bir dert rüzgarı, her yanı sarar puslu.
Duvarlar yıkık, umutlar solgun ve suskun,
Gözlerimde bir çığlık, kaybolmuş, çaresiz, hüzünlü.

Gökyüzü ağır bir tabut gibi durur,
Ay, solgun yüzüyle bakar derinden içime.
Umutsuzluk yankılanır karanlık koridorlarda,
Karanlık, her adımda sarar beni, gelir içime.

Rüyalar, mezar taşları gibi dizilmiş,
Her an, geçmişin hayaletleriyle dolup taşar.
Yalnızlık, soğuk elleriyle sarar bedeni,
Gönlüm, karanlık sokaklarda kaybolmuş, unutulmuş.

Şemsettin ÖZKAN

12.10.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-1000kitap.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.