TAKDİRİ EZELE TESLİMİZ AMA GAYRETE DE AŞIĞIZ

 (Toplumsal İlişkiler 1496)

اِنّٖي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبّٖي وَرَبِّكُمْؕ مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَاؕ اِنَّ رَبّٖي عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ 
“Hiç kimseden korkum yok! Çünkü ben, benim de Rabb’im, sizin de Rabb’iniz olan Allah’a dayandım. Kâinâtta Allah bütün varlıkları alnından tutar ve emrine boyun eğdirir. Hepsinin kaderini tayin Allah’ın elindedir. Her şey, her an O’nun koruma, gözetim ve denetimi altındadır. Elbette Rabb’im, dosdoğru bir yoldadır. Yaptığı her iş doğru, verdiği her hüküm âdildir. Dolayısıyla, doğrulardan yana olanları ödüllendirecek, zâlimlere de hak ettikleri cezayı verecektir.” (Hud/56)

Müslüman tevekkül ehli insan demektir. O Rabbine teslim olmuştur. Mevlam neylerse güzel eyler diyendir. Bu teslimiyet, tevekkül ediş, dayanıp güvenme asla içi boş bir anlayış ve tembellik değildir. Aksine dopdolu ve eylem yüklüdür.

           Tevekkül demek, her türlü tedbiri aldıktan sonra gerisini Allah’a havale etmektir. Örneğin hasta biri gerekli tedbirleri alarak, doktora gidip ilacını alarak şifa arayacak, sonra da Rabbine dua edip iyileşmesi için yalvarıp yakaracaktır.

           Cahit Zarifoğlu’nun; “takdiri ezele teslimiz, ama gayrete de aşığız” sözünü de, bu minvalde değerlendirmek gerekir. Üstad belki de hiçbir şey düşünmüyordu, bu sözü söylerken. Sadece gözlerini yumup, sükut, ya da tevekkül içinde, şimdiki zamanı kabulleniyordu kimbilir?                                                                  

            İslam ahlakında sabır, şükür, tevekkül, tefviz, rıza ve teslim gibi imanın bütünlüğünü ve insanlığın en yüksek mevkiini bildiren ve yüce manalar taşıyan kelimelerden hakiki mananın tamamıyla zıddı bir mana anlıyorlar ve mesela, sabırlı bir adam denince miskinlik içinde yaşamaya, hor ve hakir kalmaya dövülüp sövülmeye katlanan bir şahıs anlıyorlar. Halbuki bu sabır değil “tezellül”dür. Tezellül ise haramdır, yani bir mümin için kendini Allah’tan başkasına karşı alçaltması helal değildir. 

            Konumuzu tevekkül konusunda derlediğimiz hadislerle bitirelim: Enes b. Mâlik şöyle anlatıyor: “Bir adam, “Ey Allah’ın Resûlü! Devemi bağlayıp da mı Allah’a tevekkül edeyim, yoksa bağlamadan mı tevekkül edeyim?” diye sordu. Resûlullah (sav); “Önce onu bağla, sonra Allah’a tevekkül et!” buyurdu.” (Tirmizî, Sıfatü”l-kıyâme, 60)

           Ömer b. Hattâb”ın naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Eğer siz gereği gibi Allah”a tevekkül etmiş olsaydınız, tıpkı sabahleyin kursakları boş olarak çıkıp (akşam) doymuş bir şekilde dönen kuşların rızıklandırıldığı gibi sizler de rızıklandırılırdınız.” (Tirmizî, Zühd, 33; İM4164 İbn Mâce, Zühd, 14) 

           İmrân”ın naklettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden yetmiş bin kişi hesaba çekilmeden cennete girecektir.” Orada bulunanlar, “Onlar kim ey Allah”ın Resûlü!” dediler. Hz. Peygamber, “Onlar, (vücutlarını kızgın demirle) dağlamayanlar, üfürükçülük yapmayanlar ve Rablerine tevekkül edenlerdir.” buyurdu. (Müslim, Îmân, 371)

         Enes b. Mâlik”in naklettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Kişi evinden çıkacağı zaman, “Bismillâh, tevekkeltü alâllâh, lâ havle velâ kuvvete illâ billâh.” (Allah’ın adıyla. Allah’a tevekkül ettim. Güç ve kuvvet sadece Allah’tandır.) dediğinde (ona) şöyle denilir: “(İşte şimdi) sana rehberlik edilir, ihtiyaçların karşılanır ve korunursun…”  (Ebû Dâvûd, Edeb, 102-103)

Şemsettin ÖZKAN
31.07.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-1000kitap.com (Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l Hüsna Şerhi, s.264)
5-islamveihsan.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.