FAZLA GÜLMEYENE HEYBET VERİLİR SAĞA SOLA BAKMAYANA EDEP VERİLİR FAZLA KONUŞMAYANA İSE HİKMET VERİLİR

(Toplumsal İlişkiler 1308)

يَا بَنٖٓي اٰدَمَ قَدْ اَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاساً يُوَارٖي سَوْاٰتِكُمْ وَرٖيشاًࣞ وَلِبَاسُ التَّقْوٰى ذٰلِكَ خَيْرٌؕ ذٰلِكَ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
“Ey Âdemoğulları! Size, hem mahrem yerlerinizi örtecek ve hem de güzel görünmenizi sağlayacak giysiler üretebilmeniz için gereken bilgi, yetenek ve hammaddeyi bahşettik. Öyleyse, küfür ve zulüm sistemlerinin en belirgin alâmeti ve temel dayanağı olan, toplumda her türlü fuhşiyatın, sapık ilişkilerin ve cinsel sömürünün yaygınlaşmasına yol açan çıplaklık kültüründen uzak durun! Namus, iffet ve ahlâk gibi yüce değerleri pekiştirerek toplumsal çözülmenin ve yozlaşmanın önüne geçen, ayrıca sizi sıcaktan ve soğuktan koruyan elbiselerle daha zarif, daha güzel göründüğünüzü unutmayın! Fakat bu arada kalp ve ruh güzelliğini ihmal etmeyin! Zira en güzel elbise, kötülüklerden titizlikle kaçınarak dürüst ve erdemli bir insan olmak anlamına gelen takvâ elbisesidir.
İşte bunlar, Allah’ın ayetlerindendir
, o hâlde, bu mesajı insanlara ulaştırın ki, düşünüp öğüt alsınlar.” (Araf/26)

Abdülkadir Geylani hazretleri; “fazla gülmeyene heybet verilir, sağa sola bakmayana edep verilir, fazla konuşmayana ise hikmet verilir” derken insanın yaptığı bazı davranışların neyle sonuçlanacağına dair ipuçları verir bize.

            Gülmek neşeli insanların işidir. Burada sorun olan gülmenin abartılmasıdır. Çok komik, ulu orta daima güldüren, hatta azı dişleri görününceye kadar kahkalar atanların asla ihtişamlı ve heybetli olamazlar. “Çok gülmek kalbi karartır.  Heybet ve vakarı giderir” derken İmam-ı Gazali de aynı konuya parmak basar. Tebessüm şeklinde olanı övülürken, kahkaha şeklinde olan alayvari, karşıdaki insanı küçümseme gülüşleri yerilmiştir. Komutanlar, başkanlar ulu, kocaman, görünüşüyle saygı ve birazcık da olsa korku uyandıran olmalılar. Komedyen devlet başkanı, ordu komutanı ya da bir yönetici  heybetini daha başlamadan kaybetmiş demektir.

            Edepli utangaç insanların özelliği de öyle sağa sola etrafa pek bakmayanlardır. Zaten öyle önüne gelene sağa sola bakmadıkları için haya sahibi olmuşlardır. Bu yüzden edepli olmak isteyen sündük kedi gibi sünüp, gözleri fıldır fıldır öyle her şeye bakmamalıdır.  

            Biliyor musunuz değerli dostlar, en çok hoşuma giden hüsnü hat yazısı “EDEB YA HU” diye duvarları süsleyen o muhteşem yazıdır. Bilmiyorum neden bu kadar çok ilgi duyuyorum o yazıya?

          Şems-i Tebrizi’nin; “edep aklın tercümanıdır. İnsan edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar da kıymetlidir” sözünde geçen edep eğitimin, insan olmanın temel taşıdır. Çünkü edepsiz, ahlaka yer vermeyen eğitim, boş bir çabadan ve gayretten öteye gidemez. Edep, talim ve terbiye eğitimi tarif eden üç saçayağıdır.

          Ya şu iki dudağımız arasındaki dilimize ne demeli? Lak lak leyleğin ömrü laklakla geçermiş derler. Laklakla ömrünü geçiren hikmet sahibi, derin anlayış sahibi olabilir mi? Bir kere gevezelikten karşısındaki muhatabının ne dediğini anlamaya ve  dinlemeye yanaşmıyor ki.

          Ah şu dilimiz yok mu? Neler çekeriz ondan neler? Diğer canlılardan üstün olmamızı sağlayan bu organı iyiye kullanamadığımız an, tam bir felakete dönüşür bizim için. Üstüne üstlük yarın hesap gününde de dilimiz yüzünden konuştuklarımızdan hesaba çekilmeyecek miyiz dostlar?

         Hz. Ali (r.a) efendimiz; “dil pek keskin bir kılıçtır. Kan akıtmadan can yakar” derken, dilin afetlerine dikkatlerimizi çeker. Dilimizle gönülleri yıkar, başkalarını kötüler, yalan söyler, gıybet dedikodu yapar belki de birilerinin yuvasının yıkılmasına, öldürülmesine bile yol açabiliriz. Allah korusun çok tehlikeli sularda gezinmemize yol açar bu küçücük et parçası.

        Bu yüzden ağzımızdan çıkanı, kulağımız duyması gerek. Öyle her duyduğunu, her aklına geleni söylemesi, insanoğlu için yalan söylemesine, dolayısıyla günaha kapı aralamasına yol açar. Sevgili Peygamberimizin; “iki bacağı arasıyla, iki dudağı arasını garanti edene” cenneti müjdelemesi, boşuna değildir değerli dostlar!

        Hz. Mevlana’nın dediği gibi “insan dünyaya sahip olur ama diline sahip olamaz.” Anlayacağınız en büyük sorunumuz dilin kemiği yok! Her ne çekiyorsak hep bu dilimiz yüzünden. Dilimizi güzel kullanamamaktan. Rabbim dilimizi güzelleştirsin ve lüzumsuz konuşmalardan bizi sakındırsın ki, hikmet sahibi insanlar olalım. Hikmet yani bilgelik sahibi insanlar olalım.

        Bilgelik; bilgi edinme, idrak, görgü, sağduyu ve sezgisel anlayış ile birlikte bu hususiyetleri özümseyebilme ve uygulayabilme kapasitesidir. Aynı zamanda akıl ya da sağgörü; bilgi, deneyim, anlayış, sağduyu ve içgörü kullanarak düşünme ve hareket etme yeteneği olarak da tanımlanır. (vikipedi)

Şemsettin ÖZKAN

25.01.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-suskunduvar.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.