PARA SİZE ANCAK BİR YATAK ALABİLİR İYİ BİR UYKU DEĞİL BİR EV ALABİLİR BİR YUVA DEĞİL BİR ARKADAŞ ALABİLİR BİR DOST DEĞİL

(Toplumsal İlişkiler 1306)

كَلَّٓا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰىۙ
اَنْ رَاٰهُ اسْتَغْنٰىؕ
“Hayır; doğrusu, Allah’ın adı ile okumayan insan, sahip olduğu bilgi, güç ve servetle şımararak azgınlık eder!” (Alak/6)
“Kendisini  Allah’ın yol göstericiliği de dahil her türlü ihtiyacın üstünde gördüğü için.” (Alak/7)

Para insan ilişkisini anlatanlar insan paranın sahtesini yapar para da insanın derler. Yine derler ki; “paraya fazla güvenin olmasın lakin sen onu yine de güvenli bir yere koy.” Para anlayacağınız varlığı da yokluğu da sıkıntı.

          Zig Ziglar; “para size ancak bir yatak alabilir, iyi bir uyku değil! Bir ev alabilir, bir yuva değil! Bir arkadaş alabilir, bir dost değil”derken paranın maddi yönden bir sıkıntını çözebileceğini, lakin manevi yönden insana bir çare olamayacağını anlatır.

          Modern zamanlarda paranın gittikçe güç kazanmasının, insanın ahlaki mukavemetini büyük oranda kaybetmesinden olduğunu söylesek buna şaşmamanız gerekir. Gerçi bu eski dönemlerde para gibi sahte bir güç unsuru icat edilseydi sanırım insanlar bugünün insanları gibi olurlardı. O dönemde sadece zengin olanların sermayeyi elinde bulundurdukları için şımarmaya, ahlaki yönden yozlaşmaya müsait olduklarını görüyoruz. Kur’an’da söz konusu edilen Ad, Semud, Medyen, gibi toplumlarla, Nemrut ve Firavun gibi diktatörlerin güç ve zenginlikleriyle şımardığını, ahlaken çöktüklerini ve kendilerini ilahlaştırdıklarını söylemek sanırım yanlış olmaz.

         Parayı insan için bu kadar önemli hale sokan şey, maddi ihtiyaçlarını karşılama konusunda getirdiği kolaylıklardır. Başka nesi var? Jim Carrey; “Tanrım bir gün tüm insanlara istedikleri kadar para ver ki, asıl ihtiyaçlarının o olmadığını anlasınlar,” der.  

            Yukarıda geçen ayetlerde de insanın eline geçen bilgi, güç,mal ve sermayeyle azgınlaşıp ahlaki yönden çürümesine değinilir. İnsan, elindeki emanet varlıklar çoğaldıkça, onların gerçek sahibinin kendisi olduğunu, onları kendi kudretiyle elde ettiğini ve Hümeze suresi 3. ayetinde buyrulduğu gibi “malının kendisini ebedi kılacağını” sanır. Böylece bu varlıkları imtihan için kendisine emanet eden Allah’ı unutur. İşinde çalıştırdığı insanların rızkını, kendisinin verdiğini sanır ve onları birer kul olarak görmeye başlar. Kendisinin, rızıkların taksiminde sadece bir aracı olduğunu, fakat görev dağılımında farklı yerde istihdam edildiğini ve elindeki fani varlıkların her an bir başkasına devredilebileceğini düşünmez. Bu şımarıklıkla kendini Firavun ve Nemrut gibi tanrılaştırır.

Şemsettin ÖZKAN

23.01.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.