KENDİNE EN AĞIR YÜKÜ ARADIN BULDUĞUN KENDİNDİ

(Toplumsal İlişkiler 1270)

وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَـمَٓا اَغْنَتْ عَنْهُمْ اٰلِهَتُهُمُ الَّتٖي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ لَمَّا جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَؕ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْبٖيبٍ
“Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin (ceza ve intikam) emri geldiği zaman, Allah’ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiçbir şey sağlayamadı, (putları ve tağutları) ’helak ve kayıplarını’ artırmaktan başka bir işe yaramadı (ve asla yarayacak değildir).” (Hud/101)

Kur’an’ın özünde her zaman insanın kendi kendine ettiği zulümler vardır. Yukarıda geçen ayet bunun delilidir. Değişim için de yine insanın gerek bireysel gerekse toplumsal istekleri söz konusudur. Bir toplumu ya da kişiyi dışardan birileri, bir kral ya da soylular vb. değiştiremez. O kişi ya da kitle eğer değişim istiyorlarsa bu ancak kendileriyle olacaktır.

              Rad suresi 11. ayetini iyi okuyup analiz ederseniz mesele daha iyi anlaşılır sanırım. Ayette şöyle anlatılıyor bu  durum;

 “İnsanoğlunun önünde ve arkasında, etrafını çepeçevre kuşatan ve her attığı adımda onu bir gölge gibi takip eden görevli melekler vardır ki, Allah’ın emriyle onu koruyup gözetir ve tüm davranışlarını bir bir kaydederler. Ve bütün bunlar, ilâhî yasalar çerçevesinde cereyan eder. İnsanın toplumsal ve bireysel hayatına yön veren bu yasalara göre: Bir toplum kendi özündeki nitelikleri değiştirmediği sürece, Allah onların durumunu ister iyilik, ister kötülük yönünde olsun değiştirmez. O hâlde kötülüğü tercih edenler, tercih ettikleri yönde değişime uğramaya mahkûmdurlar. Zira Allah, kendi yaptıkları şeyler nedeniyle bir toplumu cezalandırmaya karar verdi mi, hiçbir şey bunun önüne geçemez ve hiç kimse onları Allah’a karşı koruyamaz!

         Nietzsche der ki; “kendine en ağır yükü aradın bulduğun  kendindi.” İnsana ağır gelen kendisidir, başkası değil. İnsan ne çekerse aslında kendisinden çeker. Ne yaparsa yapsın baş sorumlu kendisidir. 

        Bu yüzden insan kendini iyi tanımalıdır. Nasıl söyleyeyim? Bakmayı öğrenmeli insan. Başkalarının kalbine daha derinlemesine bakmayı. Bu insanların derinliğidir. İnsanın derinliği de olsa olsa onun kalbidir. Kalpten insanı yakalayabilmek için dünyanın en uzun yolculuğuna insanın hazır olması lazım. Zaten en uzun yol insanın içi değil mi?

       Hz. Mevlana; “içindeki aydınlığa yürümenin yolu, yollara düşmektir,” derken bizi eylem adamı olmaya, yani İslam lite- ratüründeki adıyla cihat adamı olmaya, ataletten silkinmeye çağırır. İnsanın kendisine dönmesi demek, fıtratına ve doğal yapısına göre hareket etmesidir.

Şemsettin ÖZKAN

18.12.2023 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-suskunduvar.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.