(Toplumsal İlişkiler 896)
اَلَّذٖي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّـكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاًؕ وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْغَفُورُۙ
“Allah hanginizin daha güzel şeyler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. Sizler doğum, ölüm ve dünya hayatı için değişik yorumlar yapabilirsiniz. Bunların hiçbir kıymeti yoktur. Biz insanı denemek için dünya hayatı verdik. Bakalım yaratılan varlıklar olarak, yaratıcıları olan Allah’a inanacaklar mı? Gönderilen yasalara uyacaklar mı? Yoksa keyiflerine göre yasalar uydurup, Allah’ın yasalarına karşı mı çıkacaklar? Bilseler! İnsana verdiğimiz ömrün yanında dünya hayatı bir hiçtir. Çok kısadır. Yaratıldıkları andan itibaren dünyaya geliş süreçleri, dünya sonundaki ahiret hayatları çok uzundur. İnsan kısacık dünya hayatını keyfine göre yaşamak için ahiret hayatını kaybeder. Hâlbuki insana düşünmesi için akıl verdik. Yol göstermesi için elçiler seçtik. Elçilerle vahiy gönderdik. Ama insan şımardı, azdı. Resullerimizi, ayetlerimizi yalanladı. Kısa bir hayat için kendini bir şey zannetti! Etrafına bakmıyor mu? Dünya hayatını yaşayanlar ölüp gidiyor. Sonra ahiret hayatları başlıyor. Dünya insan için gelip geçici bir misafirliktir. İnsanın asıl hayatı ahiret hayatıdır.” (Mülk/2)
Hakkında ciltler dolusu kitap, makale, roman, hikaye, şiir yazılan hayat gerçekten en çok sorgulanan merak edilen bir konudur. Onu bir iki kelime ile anlatmak öyle kolay değil.
“Hayat,” en basit ve en temel anlamı ile yaşam demektir. Yaşam ise, doğumla başlayıp ölüme kadar devam eden uzun bir süreci ifade eder. Ama bu tanım çok yüzeysel ve sığ bir yaklaşımdır. Hayat yani yaşam, organizmaların biyolojik süreçlerini gösterdiği bir evredir. Dönüşüm ya da kimyasal reaksiyonlarla biten başka olaylar gibi bazı biyolojik süreçler gösteren organizmaların aslında bir özelliğidir. Çünkü organik maddeler, üreme ve gelişme yeteneklerine sahiptir. İnsan da bu yeteneklere sahip olan bir varlıktır. Hayat süreci doğum ile başlar ve ölüm ile son bulur.
Hayat öyle bir şey ki, hesapla değil, nasiple yaşanır. Hayatta öğreendiğimiz en büyük şey öğreneceklerimizin bir sınırının olmadığıdır. Ne kadar çok şey öğrenirsek o kadar şeyi yaşarız bu hayatta. Ama acı ama tatlı. Daha çok da çektiğimiz onca acılar dile gelir ne hikmetse. Tıpkı Yusuf Hayaloğlu’nun “Hayat Nedir Anne?” şiirinde olduğu gibi;
benim hiç sapanım olmadı anne,
ne kuşları vurdum,
ne de kimsenin camını kırdım…
çok uslu bir çocuk değildim ama,
seni hiç kırmadım, hep boynumu kırdım.
ben hayatım boyunca
bir tek kendimi vurdum! ..
suskun görünsem de,
fırtınalı ve mağrurdum anne.
bir mızrak gibi,
aynada hep dik durdum anne! ..
ben sana hiçbir gün laf getirmedim,
leke sürmedim.
ama göğsümü çok hırpaladım,
kalbimi çok yordum…
ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! …
benim hiç sevgilim olmadı anne,
ne bir yuva kurdum,
ne bir gün şansım güldü…
öpemeden bir bebeğin gidişini,
tükendi gitti çağım…
kimi yürekten sevdiysem,
yüreğini başkasına böldü…
bir muhabbet kuşum vardı,
o da yalnızlıktan öldü…
sen beni göğsünde
hep acılarla mı soğurdun anne?
yoksa evlat diye,
koca bir taş mı doğurdun anne?
eziyet değilim, zahmet değilim,
musibet hiç değilim;
bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
doğurdun da beni,
ne ile yoğurdun anne?
benim hiç hayalim olmadı anne…
ne seni rahat ettirdim,
ne kendim ettim rahat…
bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat!
kaybolmuş bir anahtar kadar
sahipsizim anne…
ne omzumda bir dost eli,
ne saçımda bir şefkat…
say ki yollardan akan,
şu faydasız çamurdum anne…
say ki ıslanmaktım, üşümektim,
say ki yağmurdum anne!
bunca yıldır gözyaşlarını,
hangi denizlere sakladın?
oy ben öleyim,
Sen beni ne diye doğurdun anne?
Şemsettin ÖZKAN
08.12.2022
GÜZELYALI KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-antoloji.com
4-hurriyet.com.tr