CÖMERTLİK CENNETTEN BİR DALDIR VAY O DALI ELİNDEN KAÇIRANIN HALİNE

(Toplumsal İlişkiler 862)

مَثَلُ الَّذٖينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ اَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فٖي كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبَّةٍؕ وَاللّٰهُ يُضَاعِفُ لِمَنْ يَشَٓاءُؕ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah’ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir.” (Bakara/261)

Cömertlik deyince aklımıza gelen diğer eş anlamlı kelimeler şunlardır: 1- Bonkör 2- Eli Açık 3- Gönlü Zengin 4- Mükrim 5- Semin.

Peki cömertlik nedir, TDK sözlük anlamı nedir? Türk Dil Kurumuna göre cömertlik kelimesi kullanıldığı yere göre şu anlamlara gelir.

 Birincisi: Eli açıklık, karşılık beklemeden bol bol ihsanda bulunmak demektir. 

 İkincisi: Verimlilik 

Cömert Kime DeniyorMaddi yardıma ihtiyacı olan kişilere yardım eli uzatan, para hesabı yapmayan, eli açık ve bonkör kişilere cömert denir. Cömert kelimesi, cimri, varyemez, kısmık ve hasis sözcükleriyle zıt anlamlıdır. 

Hz. Mevlana der ki; “cömertlik cennetten bir daldır. Vay o dalı elinden kaçıranın haline!” En cömert insanın muhtaçken verebilen olduğunu bize hatırlatan Hz. Ömer efendimiz, cömertliğin bir yaşam biçimi olduğunu, sadece zenginlik halinde değil, fakirlik halinde de olduğunu anlatır. “Şoray Uzun Yolda” TV programını yapan Şoray Uzun, yollarının Anadolu’da bir yayladan geçerken bir çobana rastladıklarını, kendilerinin beş altı kişi olduklarını gördüğü halde kendileriyle elindeki ekmek ve domatesi paylaşmasını “benim gördüğüm dünyanın en zengin insanı o cömert çobandı,” diyerek yaşadığı anısını anlatır.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Her Allah’ın günü iki melek iner. Bunlardan biri:
– Allah’ım! Malını verene yenisini ver! diye dua eder. Diğeri de:
– Allahım! Cimrilik edenin malını yok et! diye beddua eder.”
(Buhârî, Zekât 27; Müslim, Zekât 57)
Prof.Dr. Cem Zorlu hocamız bu hadisi şu şekilde açıklıyor: “Veren ve alan Allah Teâlâ’dır. Sadece canı değil, malı da alıp veren O’dur. Yüce Mevlâ yapacağı ve yaratacağı her işi melekleri vasıtasıyla yapar. Malı ve malın bereketini alıp verirken de melekleri aracı kılar.
Ahmed b. Hanbel’in Müsned’indeki (V, 197) daha geniş rivayete göre, hergün güneş doğarken, güneşin iki yanında iki melek yer alır ve insanları Allah’ın rahmetini kazanmaya dâvet ederler. İhtiyaçlara yetecek az malın, insanı Allah’dan uzaklaştıran çok maldan daha hayırlı olduğunu ifâde ederler. Güneş batarken yine iki melek güneşin iki yanında durarak -hadîs-i şerîfte belirtildiği gibi- malını harcayana yenisini vermesi, harcamayıp cimrilik edenin de malını telef etmesi için Allah’a dua ederler. O meleklerin gür sesini, sadece insanlar ve cinler duymaz. Onların dışındaki bütün mahlûkat duyar.
Konumuzla ilgili bir âyet-i kerîmede, Allah Teâlâ Resûlullah Efendimiz’e şöyle buyurmaktadır:
“De ki, Rabbim kullarından dilediğine bol rızık verir; dilediğinden de kısar. Siz başkalarına yardım için ne harcarsanız, Allah onun yerine yenisini verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır” [Sebe’ sûresi (34), 39].
Bu konudaki âyet ve hadislerden anlaşıldığına göre, cimrilik etmeden malını Allah rızası için harcayan ve harcadığı malın yerine Cenâb-ı Hakk’ın daha iyisini vereceğine inanan kimseye dünyada bir gönül huzuru, âhirette de ebedî saâdet verilecektir.
Burada daha önce geçen bir hadiste gördüğümüz alaca tenli, kel ve kör adamların kıssasını hatırlamalıyız. Allah Teâlâ bunları hem hastalıklarından kurtarmış, hem de kendilerine hesapsız mal mülk vermişti. Sonra da fakir bir insan kılığına giren bir melek bunlardan yardım istemiş, âmâ adam hiç tereddüd etmeden istediği malı ona verdiği hâlde, diğer ikisi çeşitli bahânelerle fakire yardım etmemişlerdi. Bunun üzerine Allah Teâlâ âmânın malına dokunmamış, diğerlerinin mallarını telef etmişti.
Devirler değiştiği hâlde değişmeyen bir gerçek var. O da verene daha iyisinin verileceği gerçeği. Şu hadîs-i kudsî bu gerçeği ne güzel anlatmaktadır:
“Ey kulum! Sen benim için ver ki, ben de sana vereyim” (Buhârî, Nefekât 1; Müslim, Zekât 36, 37).
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Allah’ın verdiği mal, onun uygun gördüğü yerlere sarfedilmelidir.
2. Allah Teâlâ yoksul kullarını himâye edenleri sever ve onların malını bereketlendirir.
3. Fakirin hakkını vermeyenler, meleklerin bedduasını aldıkları için mallarının hayrını görmezler.
4. Cimriye melekler bile beddua ettiğine göre, malının telef edilmesi için onlara insanlar da beddua edebilir.”
Şemsettin ÖZKAN

04.11.2022 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-milliyet.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir