لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ
”İçinizden Allah’ın lütfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah da güzel bir örneklik vardır.” (Ahzab/ 21)
Bu kutsal metnin üstüne ne söylenebilir ki? Allah’ın inayet ve lütfunu bekleyen, ahirete inananlar, Allah Allah diyenler, bir özelliği değil, birden çok örnek olacak, model birini mi arıyorsunuz? O model örnek şahsiyet uzaklarda değil, hemen yanı başınızda.
O kutlu Nebi’nin kısa ömrüne baktığımızda zamanının dolu dolu geçtiğini, kalite açısından da bir numara olduğunu görüyoruz. Onu hayatının tüm aşamalarında örnek alınacak mükemmel bir kişilik olduğunu müşahede ediyoruz.
Her şeyden önce kişilik ve karakteri tam oturmuş, kendisi ve toplumla barışık ve etrafına pozitif, olumlu enerjiler yaydığı, herkesin dillendirdiği bir gerçektir. Bir kere ahlâksızlığın hüküm sürdüğü, bataklık olan bir toplumda, o ahlakıyla zirvededir. Hem de öyle bir doruk noktası ki, tüm zamanların en iyi ahlâk rekoru bu. Dürüst, adam gibi adam olmada, kimse onun eline su dökemez.
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ “Şüphesiz sen ahlâkın en doruk noktasındasın” (Kalem/4)
Kur’an’ın ahlakını teyit ettiği bu özel kişiyi, düşmanları da teyit ediyor. Mecnun, deli ve meczup diyorlar ama onun ahlakına toz kondurmuyorlar, çünkü ona suikast düzenlemeye kalktıklarında bile, emanetlerini ona vermişler, geri vereceğinden de zerre kuşkuları yok. Hem peygamber olmadan, hem de peygamber olduktan sonra asla dürüstlüğünden şaşmadığını çok iyi biliyorlar.
O’nun güzel örnekliği (üsvetün hasene) sadece ahlaki yönü değil elbette. O, toplumsal ilişkilerde iyi bir devlet adamı, diplomat, komutan, şefkatli bir öğretmen, arkadaş canlısı, iyi bir eş, baba, akrabaları, fakiri, kimsesizi, yetimi gözeten, vefakâr, adil, merhametli, isteneni veren, sevecen, eğitime önem veren, tutumlu, ileri görüşlü, kız çocuklarını geleneksel olarak, vahşice ve diri diri toprağa gömen bir toplulukta; sağına Zeynep ve Rukiye’yi soluna Ümmügülsüm ve Fatıma’yı alarak, insanların kız çocuğu sahibi oldukları için, dışarı bile çıkaramadıkları bir zamanda, Mekke sokaklarında dolaşan, toplumdaki statükoyu da kökten yıkan, köleliği ve cariyeliği kaldırarak, kadın hakları konusunda düzenlemeler getiren, çok büyük bir inkılapçıdır.
Önceki ayetlerde Hendek savaşının zorlu sınavında O’nun cesareti, kararlılığı ve imanına vurgu yapılsa da mana itibariyle O’nu diğer özelliklerini de içeren zaman üstü çağlar üstü bir konuma oturtmak gerekir.
Kur’an’ı açıklayan, inanç, ibadet, muamelat ve diğer konuların da en iyi uygulayıcısı olduğundan, yine örnek model olarak almamız gereken tek şahsiyettir. Hz. Muhammed (s.a.v) olmadan Kur’an anlatılamaz, anlatılırsa bir adam İslam’ı yamultmuş olur. Din eksiktir. Neden böyle olur? Çünkü vahyin birinci elden muhatabı Nebi sallallahu aleyhi vesellemdir de onun için. Günümüzde Peygamberimizi devreden çıkarma operasyonları yapılmaktadır ki, örnek rol model Peygamberimiz olmadan yeni bir din anlayışı “Kur’an’ın İslam’ı” türetilmektedir. Peki, Peygamberimizin getirdiği, Peygamberin Kur’an’ı ve İslam’ı nerede?
Ümmetine düşkün oluşu, tavır ve davranışları harikulade yumuşak, sevgi ve muhabbet doludur. Ümmetine bir şey olsa üzülür.
لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌۘ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ(tevbe/128)
“Ant olsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.” Bu rol modelliği insanları İslam’a çekmiştir. Karşısında tir tir titreyene ‘korkma ben de kuru ekmek yiyen kara bir kadının oğluyum’ diye teselli etmiştir.
Görüldüğü gibi sorun Peygamberimizde değil! Sorun onu örnek almak istediğini söyleyen bizler ayette belirtilen aşağıdaki özellikler bizde mevcut mu? Yoksa havanda su dövüyoruz? Vah halimize.
“ a- Allah’ın lütfuna umut bağlamış mı?
b- ahiret gününe umut bağlamış mı?
c- Allah’ı her daim anarlar mı?”
Yazımı kaynak olarak Ömer Çelik tefsirinden alınmış kuranvemeali.com’ dan alıntıladığım aşağıdaki yazıyla bitirmek istiyorum:
“Üç şey var ki, ona üç şey eklenmeden bir şey beklemek boşuna bekleyiştir. Bekleyip bir şey bulacağını iddia eden de yalancıdır. Şöyle ki:
Allah’tan korktuğunu söyleyen kimse, haramlar şöyle dursun, şüpheli şeylerden sakınmıyorsa, Allah’tan korkma işinde yalancıdır.
Cenneti arzulayan kimse Allah yolunda malını harcamıyorsa yalancıdır.
Resûlullah (s.a.s.) için kalbinde sevgi taşıdığını iddia eden kimse fakr hâlini sevmiyorsa o da yine yalancıdır.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 263-264)
Demek ki, Allah’a inanan, Allah’ın rahmet ve lütfuna ereceği umudunu taşıyan, bununla birlikte hakkında verilecek nihâî kararın, dünyadaki söz, fiil ve davranışlarının; itikat, ibâdet, muamelât, ahlâk ve adabının; şahsiyet ve karakterinin, Resûlullah (s.a.s.)’in hayatında sergilediği en güzel numûnelere ne derece benzediği hükmüne bağlı olacağı bir “Hüküm Günü”nün geleceğinden şüphesi bulunmayan böyle bir korku ve ümit içinde hiçbir zaman Allah’ı dilinden, kalbinden, düşürmeyen kimseler, O Üsve-i Hasene (s.a.s.)’i örnek almak için, bütün güçlerini sarf ederler. Ebedî kurtuluşlarını onda ararlar.
Mevlit kandiliniz mübarek olsun.
Şemsettin ÖZKAN
(08.11.2019 KONYA)
Güle güle dostlarım! Güle doğru, Hz. Muhammed (s.a.v) doğru. O gül yoldaşınız olsun. O teri bile gül kokan Nebi’ye doğru… Mevlid kandiliniz mübarek olsun…