KALBİNİZİ YUMUŞATIN AMA İRADENİZ SERT OLSUN SÖZLERİNİZİ YUMUŞATIN AMA NÜFUZUNUZ KUVVETLİ VE DERİN OLSUN

(Toplumsal İlişkiler 298)


فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَيِّناً لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى
“Mûsâ Mısır’a geldi ve olup biteni kardeşine haber verdi. Sonra Allah, her ikisine şöyle vahyetti: “İkiniz Firavuna gidin ve yaptığı zulümden vazgeçip emirlerime itaat etmesi için onu uyarın; çünkü o, gerçekten de sınırı aştı.” (Taha/43)

Fakat onunla tatlı dille konuşun, hikmetle ve ibret verici güzel öğütlerle onu hakîkate dâvet edin. Tartışmak gerektiğinde, kaba ve kırıcı davranmadan, gönül incitmeden konuşarak ona ayetlerimi tebliğ edin ki, belki bu sayede öğüt alır; yâhut en azından ilâhî azaptan korkup zulüm ve haksızlık yapmaktan çekinir.”(Taha/44)

Cahit Zarifoğlu; “kalbinizi yumuşatın ama iradeniz sert olsun, sözlerinizi yumuşatın ama nüfuzunuz kuvvetli ve derin olsun,” derken insan ilişkilerinde dikkat edilmesi gereken en önemli hususa dikkat çeker. Üslubumuz daima kırmadan, dökmeden ve incitmeden muhatabımızla konuşmak olmalıdır. Kalplerimiz şimdilerde çok katılaştı, onları yumuşatmamız gerekiyor. İradelerimiz yoğurt böreği gibi gevşememeli, çelik gibi, demir gibi sert olmalıdır. Sözlerimiz kabalıkta sabalıkta karşımızdakini yerle yeksan ederken, nüfuzumuz gayet zayıf ve sığdır. Nerden bakarsanız bakın bu bakış açısı, bu uslüp ve tavır bizim olmamalıdır. Hz. Mevlana’nın Mesnevi’sinde çok güzel bir üslup hikayesi var: Tüccar ve Papağanı. Geliniz bu hikayeyi bir okuyuverelim:

“Zengin bir tacir, evinde güzel sesli, konuşkan, şen- şakrak bir papağan beslemekte, onunla eğlenmektedir. Birgün, ticaret için Hindistan’a gitmek üzere yol hazırlığına başlar. Ev halkının her birine ayrı ayrı:
– Söyleyin, size Hindistan’dan ne getireyim?
Ne istersiniz?..
diye sorar. Herkes birşeyler ister. Sıra papağana gelince tacir:
– Ee!. Sen de söyle bakalım güzel kuşum. Sana ne getireyim? der.
Papağan boynunu büker: Madem ki Hindistan’a gidiyorsun, oradaki papağanları görünce, benim halimi etraflıca anlat. De ki, sizin hasretinizi çeken bir papağanım var. Bizim evde bir kafeste hapso- lunmuştur. Size selâm söylüyor ve sizden yardım istiyor. Yazık değil midir ki ben burada, gurbet ellerde acı çekeyim de siz yeşillikler, ağaçlar arasında, gül bahçelerinde dolaşasınız. Dostların vefası böyle mi olur?, diyor de…
Tacir:
– Pekâla bütün bunları söyleyeceğim…
Diyerek yola düşer. Hindistan sınırlarına girdiği zaman, gerçekten dallarda ötüşen birkaç papağan görür. Atını durdurup, onlara seslenir. Papağanın kendisine söylediği sözleri birer birer anlatır. Bu sözleri dinleyen papağanlardan biri, titremeğe başlar. Az sonra da, nefesi kesilir, düşüp ölür.
Tacir bu duruma çok üzülür:
– Yazık! bir cana kıydım. Herhalde benim papağanımın ya sevgilisi, ya da akrabasıy- dı. Keşke konuşmasaydım, haber vermeseydim. Zavallıyı yaktım, canına kıydım. diye döğünür. Bu üzüntüyle Hindistan’a gelir, alış-verişini yapar, herkese ayrı ayrı hediyelerini alır… Bir süre sonra da memleketine döner.
Evinde hediyeleri dağıtırken, papağan seslenir:
– Bu kulun armağanı yok mu? Hindistan’da ne gördün, oradaki papağanlara ne söyledin?
Tacir gördüklerini anlatmak istemez ama, papağan İsrar eder, o zaman tacir:
– Söyleyemem. Bir aptallık ettim, senden onlara haber götürdüm, şimdi pişmanım o sözlerden der. Papağan:
– Efendim, niçin pişmansın. Bu üzüntüne sebep nedir? Lütfen söyle…
Tacir, bu ısrara dayanamaz:
– Ne olacak?, der. Senin şikâyetlerini onlara iletince, içlerinden biri dayanamadı, tit-reyerek düşüp öldü. Şimdi ben, “Ne yaptım da söyledim” diye pişmanlık içinde kıvranıyorum. Ama olan oldu..
Papağan bu sözleri işitince o da titremeğe başlar. Biraz sonra da kaskatı kesilir!. Tacir durumu görür görmez.
– Eyvah… der… Ey güzel papağanım, ey güzel sesli kuşum, Ey gönlümün neşesi, sana ne oldu böyle. Vah, yazık… diye inlemeğe başlar. Papağanı kafesten çıkararak dışarı atar. Atmasıyla da papağan birdenbire fırlayarak bir dala sıçrar. Tacir şaşırmıştır. Papağana seslenir:
– Hey, bu hal nedir? Ne oluyor?
Papağan şen-şakrak cevap verir:
– Hindistan’daki papağan o hareketiyle bana bir nasihat gönderdi. Dedi di: “Konuşmayı, neşeyi, ötüşü bırak, çünkü sen bu hallerinle kafestesin”. Ve sonra kendisini ölü göstererek “Benim gibi yap! Benim gibi öl ki kurtulasın..” demek istedi.
Papağan bunları söyledikten sonra, daldan dala sıçrayarak uzaklaşır gider”.
Şemsettin ÖZKAN

27.03.2021 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-dergi.diyanet.gov.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir