(Toplumsal İlişkiler 294)
فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ وَكَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ
“Biz de onun duâsını kabul ettik ve içine düştüğü o sıkıntıdan onu kurtardık. İşte Biz, inananları böyle kurtarırız.”(Enbiya/88)
İnsan üzülmeye dair şeyleri duymaya görsün aniden üzülüverir. Sanki hazır kıta beklemektedir. Üzüntü, keder, sıkıntı ve hafakanların basmasına, strese depresyona dünden hazır gibidir hep insanoğlu. Neyin var diye kara kara düşünen birine sorduğunuzda küçük bir çocuk gibi eskiden birinin söylediği birşey aklına gelir, işte “şu zaman sen bana şöyle şöyle demiştin ya onun için ağlıyorum” derse şaşırmayın.
Rahmetli Cahit Zarifoğlu; “evet hatırladım, küçük basit şeyler yetiyor kederlenmeye. Ya mutluluğa?” derken insanın üzüntüye daha yatkın olduğunun altını çizer. Maalesef her geçen gün insanın bu hali modernleşmeyle birlikte daha bir sarpa sarıyor. Mutsuzluğu dip yapıyor. Acaba diyorum, bunun ekonomik yönden, teknolojik yönden eskiye göre daha iyi olduğumuz hayat standartlarımızı yükseltmekle bir ilgisi var mı diye düşünmüyor değilim.
Gerçi biz eski kuşaklar dışarı çıkar bir papatya çiçeğinin yanına varıp mutlu olmayı becerebilen bir kuşağız. Sarp dağların yollara çıkan bir patikasının olduğuna mutlak inananlardanız. Zor zamanları yaşamışız. Zorlu şartlarda ve mekanlarda kalmışız. Hal böyle olunca sıkıntılarla dolu yaşanmışlıklarımız olduğundan mıdır “bu da geçer ya hu” felsefesine ve ruhuna sahip oluşumuzdan basit şeylerden kederlensek de kendimize basit şeylerden mutluluğun kapısını açabiliyoruz, aralayabiliyoruz.
Ama bir bütün olarak olaylara bakmak zorundayız. İnsan bir kez rahata alışmaya görsün, o konfor elinden gidince, acılara ve hüzünlere gark oluveriyor.
Uğruna canını sıktığın şu dünya Hz. Adem babamızın ceza diye gönderildiği yer değil midir? Behey gafil değer midir üzülmene? Nasıl olsa içinden sağ çıkamayacağın şu dünyayı ve dertlerini dert mi edinirsin kendine? Derdi veren Allah dermanını vermez mi sanırsın senin gibi fakire? Hz. Mevlana’nın tabiriyle; “üzülme cancağızım! Her bir ‘yara’dan haberdardır Yaradan.” Sen dua ettin de habersiz mi O duandan.
İnsan hızla sosyal bir varlık olmaktan çıkıp bireyselleşiyor belki de ondandır diyorum yalnızlaşıyoruz dostlar. Dertlerimizi birileriyle paylaşacağımız yerde şamar vurur gibi habire kendimize vuruyoruz. Bu hal bizi yaralıyor, dertten derde salıyor. Bir türküde “beni dertten derde salan gelsin,” diyor:
Açma
yaram derin derin
Dermanını bilen gelsin
Açma yaram
derin derin
Dermanını bilen gelsin
Başka
tabipler istemem
Beni derde salan gelsin
Beni derde salan
gelsin
Başka
tabipler istemem
Beni derde salan gelsin
Beni derde salan
gelsin
Ömür
bir nefes arası
Size de gelir sırası
Ömür bir nefes
arası
Size de gelir sırası
Bu
yara gönül yarası
Beni derde salan gelsin
Beni derde
salan gelsin
Bu
yara gönül yarası
Beni derde salan gelsin
Beni derde
salan gelsin.
Şemsettin ÖZKAN
23.03.2021 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-kaynak: Musixmatch