(Toplumsal İlişkiler 256)
وَلَا تَرْكَـنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُۙ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ اَوْلِيَٓاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ
“Ey iman edenler! Kim olursa olsun zulüm ve haksızlık yapan kimselere asla güvenip bel bağlamayın; onlara, duygu ve düşünce plânında kesinlikle meyletmeyin; yoksa cehennem ateşi size de dokunur! Çünkü onlara ilgi duymak ve sevgi beslemek, yaptıkları kötülükleri onaylamak anlamına gelir. Unutmayın ki, sizin Allah’tan başka hiçbir yardımcınız, hiçbir dostunuz yoktur; öyleyse kendinize başka bir dost aramayın, aksi hâlde ilâhî yardımdan yoksun kalırsınız!”(Hud/113)
Bir Doğu Türkistan sözü şöyledir: “Ben ahirde öksüzüm. Çok derinde sessizim. Öz dilimde tutsağım. Kürşad olupta çık da gel!” Yukarıdaki resimde Uygur çocuk abisine sığınmış, ya abisi kime sığınacak?
Çin’in 1949 yılından bu yana hakimiyeti altında tuttuğu Doğu Türkistan’ın kırsal kesimlerinde etrafı yüksek duvarlarla çevrili inşaatlar devam ediyor. Uydu görüntüleri, Doğu Türkistan çöllerinde inşa edilen ve içinde yüz binlerce Uygur Türkü’nün tutulduğu toplama kamplarının son bir yılda tam 3 katı büyüdüğünü ortaya koyuyor.
Birleşmiş Milletler’e (BM) göre 1 milyon civarında Müslüman Uygur Türkü Çin’in ‘eğitim merkezi’ olarak dünyaya lanse ettiği toplama kamplarında tutuluyor.
Sincan bölgesinde ve Çin’in değişik yerlerinde gerçekleşen saldırıların ardından bu eylemlerden Uygurları sorumlu tutan Çin, 2014 yılından itibaren ‘teröre karşı halk mücadelesi’ adı altında yeni bir süreç başlattı. Ancak Uygurlara yönelik kültürel ve dini kısıtlama ve baskılar 2009 yılından itibaren giderek hız kazandı. Erkeklerin sakal bırakması ve kadınların uzun kıyafet giymesi kısıtlanırken halkın düğünlerde alkol kullanmaya zorlanması da bu uygulamalardan bazıları.
Adının açıklanmasını istemeyen Doğu Türkistanlı bir kadın, sağlık durumu kötüye giden babasıyla ilgilenmek için 2017’de Türkiye’ye gelmiş.Türkiye’ye gelmeden önce 2 çocuğunu kayın validesine bırakmış. Ancak aldığı son bilgilere göre, Çinli yerel yöneticiler çocukları ninesinden alıp Hotan’da bir yetimhaneye göndermiş, kayın validesi de cezaevine konulmuş.”Türkiye’ye gelirken küçük çocuğum henüz 2 yaşındaydı. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamazlar ki. Çocuklarıma benim yedirip içirmem lazım. Tek başlarına hiçbir şey yapamazlar. Yaşları 10 ya da 15 olsa kendi kendilerine bakabilirlerdi. Şimdi çocuklarım neredeler? Acaba çocuklarım şimdi nerede yatıp kalkıyor, neler yapıyorlar? Yemek yiyebiliyorlar mı? Hastalar mı? Ne olacak benim çocuklarıma? Her gece bunları düşünüyorum” diye yaşadığı acıyı anlattı. Daha bir sürü olay var. Hangisini anlatacağız bilemiyorum. Ancak ortada bir zulüm olduğu gerçek. Ama en azından zulmü engelleyemiyorsam bunu cümle aleme duyurmak İslam’ın bir emri…
Bir Müslüman bir kötülük zulüm işkence görürse buna gücü yetiyorsa eliyle engellemeli, şayet buna gücü yetmezse diliyle buna teşebbüs etmelidir. Buna da gücü yetmezse kalbiyle bu zulmü ve kötülüğü benimsemediğini bunu yapana buğzettiğini söylemelidir. Bu ise imanın en zayıf noktasıdır.
Şemsettin ÖZKAN
13.02.2021 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-tr.euronews.com
Şu mübarek Receb i Şerifin ilk gününde yalvarıyoruz Ya Rabbi, mazlum kardeşlerimize yardım eyle. Amin