İSTEDİĞİN OLMUYOR DİYE ÜZÜLME YA DAHA İYİSİ OLUR YA DA HAYIRLISI BUDUR

(Toplumsal İlişkiler 221)


كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـٔاً وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْـٔاً وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ۟
Her ne kadar hoşunuza gitmese de, haksızlıklara karşı Allah yolunda savaşmak size farz kılınmıştır. Gerçi savaşın sıkıntı ve acılarına katlanmak zordur fakat zulmü engellemenin başka çıkar yolu kalmamışsa, daha büyük acıları önlemek için gerekirse savaşılmalıdır. Demek ki, sizin hoşlanmadığınız bir şey aslında sizin için hayırlı olabilir, hoşunuza giden bir şey de sizin için kötü sonuçlar doğurabilir. Neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu en iyi Allah bilir, siz bilemezsiniz. Öyleyse, bilgi ve tecrübesi sınırlı olan insanoğlu, her şeyi bilen Allah’ın rehberliğine muhtaçtır.” (Bakara/164)

İnsanoğlu çok aceleci, hırslı yaratılmıştır. Herşeyin hemen çarçabuk olmasını hem de kafasına taktığının doğru mu yanlış mı, onun hakkında iyi mi olacak, kötü mü olacak bilmeden ister durur. Hz. Mevlana; “istediğin olmuyor diye üzülme! Ya daha iyisi olur ya da hayırlısı budur,” der.

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’ın naklettiği şu olay, bu gerçeği ne güzel îzah etmektedir: Biz Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile birlikte mescitte oturuyorduk. Mus’ab bin Umeyr -radıyallâhu anh- çıkageldi. Üzerindeki, kürk parçalarıyla yamanmış hırkasından başka bir şeyi yoktu. Allah Rasûlü, Mus’ab’ı görünce, onun Mekke’de bol nîmetler içindeki hâliyle şimdiki yoksul hâlini düşündü ve gözyaşlarına hâkim olamayıp ağladı. Sonra da (ümmetinin istikbâlinden bir manzarayı haber vererek) şöyle buyurdu: “–Birinizin sabahleyin ayrı, öğleden sonra ayrı güzel elbise giydiği, önüne bir tabağın konup ötekinin kaldırıldığı, evlerinizi Kâbe’nin örtüldüğü gibi örtülere büründürdüğünüz (yani dünya lezzetlerinin önünüze serildiği) zaman hâliniz nice olur?” Orada bulunanlar: “–Ey Allâh’ın Rasûlü! Tabiî ki o gün hâlimiz bugünkünden daha iyi olur. Çünkü o zaman geçim derdimiz olmaz, kendimizi tamamen ibadete veririz,” dediler. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz: “–Bilâkis bugün siz, o günden daha hayırlı durumdasınız,” buyurdu. (Tirmizî, Kıyâmet, 35/2476)

Dolayısıyla kul için nîmetin azlığının mı, çokluğunun mu hayırlı olduğu meçhuldür. Meselâ kulu Rabbine yakınlaştıran bir mahrûmiyet, onu Rabbinden uzaklaştıran nâiliyetten daha hayırlıdır. Mühim olan; kahırda da lûtufta da, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu unutmamaktır. Allâh’ın bizi bazen hayırla bazen de şerle imtihan ettiğini hatırımızdan çıkarmamaktır.

Gaflete müptelâ pek çok insan; fakirlik, yokluk, darlık ve mahrûmiyetin mutlak mânâda bir şer olduğunu zanneder. Hâlbuki nicelerini istikâmette tutan, bu mahrûmiyetleridir. Fakat bunun farkında değillerdir. Yine bazıları da; zenginlik, servet, rahatlık ve bolluğun mutlak mânâda bir hayır olduğunu zannederler. Hâlbuki herkesin terazisi, varlık imtihanı kaldıracak kudrette değildir. Varlıkta da yoklukta da sabır ve şükür ehli olanlar, azın azıdır. Önceleri sâlih bir kul iken dünya nîmetleriyle imtihan edildiğinde şımarıp azgınlaşan Sâlebe’nin hazin âkıbeti, bunun çok ibretli bir misâlidir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼin Sâlebeʼye yaptığı şu îkaz, hepimiz için büyük bir ders mâhiyetindedir: Şükrünü edâ edebileceğin az mal, şükrünü edâ edemeyeceğin çok maldan hayırlıdır…” (Taberî, Câmiu’l-Beyân, XIV, 370-372)

Bu yüzden îman ve irfan ufkundan baktığımızda; Allâh’a hangi durumda daha yakın isek, o hâli kendimiz için daha hayırlı görmemiz gerekir.

Şemsettin ÖZKAN

10.01.2021 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-islamveihsan.com

İSTEDİĞİN OLMUYOR DİYE ÜZÜLME YA DAHA İYİSİ OLUR YA DA HAYIRLISI BUDUR” için 1 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir