YÜKSEK FİKİRLER YÜKSEK DAĞLARA BENZER ALIŞIK OLMAYANLARI ÜRKÜTÜR

(Toplumsal İlişkiler 1766)

يُؤْتِي الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَٓاءُ وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُو۫تِيَ خَيْراً كَثٖيراً وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ 

“Allah, ilmi, Kur’ân’ın ifadesine vukufu, meseleleri anlamayı, isabetli kararı ve çözümü, olayları değerlendirme kabiliyetini, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere verir. Kendilerine ilim ve hikmet, Kur’ân verilenler, dünya ve âhiret mutluluğuna kavuşanlardır. Kur’ân hükümleri ve vahy ile gelen ilkelerden, yalnızca akıl ve vicdan sahipleri düşünüp ibret alırlar.” (Bakara/269)

Büyük düşünceler öyle herkeste bulunmaz. İnsanların çoğu vasat düşüncelere sahiptir. Bu yüzden yüksek fikirler onları ürkütebilir. 

           Cenap Şehabettin; “yüksek fikirler, yüksek dağlara benzer. Alışık olmayanları ürkütür” derken dile getirdiği şey de budur. İnsanların çoğu orta düzeyde olunca yüksek fikir ve düşünceleri, karşılarına dikilmiş koca koca dağlar gibi görür ve irkilirler. Olayların hakikatini ancak hikmet sahibi, ilim erbabı akıl sahipleri anlar. Sevgili Peygamberimizin; “Allahım eşyanın hakikatini bana olduğu gibi göster” buyurması, bu yüzden önemlidir.

          Şems-i Tebrizi de der ki; “hakikat iki kişiye muhtaç; biri onu dillendiren, diğeri onu anlayan.” Hz. Peygamber hakikati “dillendiriyor” “Yarabbi eşyanın hakikatini bana olduğu gibi göster” buyuruyor. (Burada Kur’an’da Kehf suresinde geçen Hz. Musa (a.s) ve Hızır kıssasına değerli okuyucularım bir bakarsa iyi olur.) Peygamberi “anlayanlar” yani O’na iman edenlerle birleşince hakikat ortaya çıkıyor. 

          Yüce Rabbimiz, Hz. Peygambere sen çok açık ve seçik, lamı cimi olmayan, çok net bir hakikat, üzerindesin buyurmuyor mu? “Allah’a güven! Şüphesiz ki sen apaçık  hakikat üzeresin.” (Neml/79) ayetiyle. 

          Hz. Peygamberin gizlisi saklısı yok, kendisine indirileni, hakikati, noktasına virgülüne dokunmadan dillendirip tebliğ ediyor, Dolayısıyla hakikatin ilk aşaması ortaya çıkıyor. İkinci aşamasında ise bu hakikati anlayanlar, yani sahabeler ve sonradan günümüze kadar tüm O’na inananlar, devreye giriyor. 

          Sonuç ortada, hak ve hakikat güneş gibi her yerden görülüyor. İsterse hakikati görmek istemeyenler, hakikati yani güneşi görmemek için, elleriyle gözlerini kapatsınlar. Sonuç değişmez. Onlar gözlerini kapattı diye güneş ve ışığı yok olmuyor. Algılama bozukluğu ya da hallüsinasyon (sanrı) görüyorlar kimbilir? 

            Maalesef insanların çoğu yüksek fikirlere aşina değil. Bu yüzden onları ürkütüyor alışık olmadıkları yüksek dağlar gibi karşılarına dikilmiş yüksek fikirler, hikmetler…

Şemsettin ÖZKAN
27.04.2025 ANKARA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir