(Toplumsal İlişkiler 1860)
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذٖى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثٖيرًا وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذٖى تَسَٓاءَلُونَ بِهٖ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقٖيبًا
“Ey insanlar! Sizi tek bir kişiden yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden pek çok kadın ve erkekler meydana getiren Rabbinize karşı, sorumluluğunuzun bilincinde olun. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyun ve akrabalık bağlarını gözetin. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde daima gözetleyicidir.” (Nisa/1)
Söz tohumdur, çünkü toprağa düşen çiçeğe durur. Bu yüzden insan ağzından güzel tohumlar saçmalı ki, etrafımız güzel çiçeklerle dolsun taşsın.
Mustafa Kutlu bir hikayesinde şöyle der; “vaktiyle ayakkabıcılar, ayakkabıya dikiş atarken konuşurmuş ayakkabı ile. Seni giyen yanlış yere gitmesin, seni giyenin yolu tekkeye düşsün…” diye.
Bu tip dilek ve temennilerle işlerini yapanlara bayılıyorum. Eskiden annelerimiz sabırla yemek yaparken dualarını, güzel dilek ve temennilerini de, yaptıkları o aşa katarlardı. Ne de güzel ve lezzetli olurdu o yemekler. Tadına doyamazdık.
Biliyor musunuz, olumlu düşünmek ve onu eyleme dönüştürmek, bir sanattır. Sevmek, gönül, almak, düşeni kaldırmak, ağlayanı güldürmek, güzel düşünmek, konuşmak ve içten davranmak hep bedava biliyorsunuz değil mi, değerli dostlar! Her gününüz güzel geçmeyebilir ama her gününüzün içinde bir güzelliğin mutlaka olduğunun da eminim farkındasınızdır. Hapishane parmaklıklarından dışarı bakan iki kişiden biri; yerdeki çamuru görürken, diğeri gökteki yıldızları görür. Ne olur biz de gökteki yıldızları görenlerden olsaydık?
Bilinçaltı zihnimizi yönlendirebilme yeteneğimizi olumlu yönde kullanabiliyorsak doğru yer ve zamanda bulunuyoruz demektir. Yani olumlu düşünmenin etki alanına girmiş pozitif bir insanız demektir.
Dünyanın en iyi pozitif mekânlarından biri olan Konya’da dünyaya gelip, yaşadığım için Allah’a şükrediyorum. Çünkü Mevlana’nın diyarında iskân ediyorum. O benim terapistim aynı zamanda. Sevginin merkezindeyim. İslam’ı çok güzel yorumladığını düşünüyorum.
Olumlu gruplara, çevremizdeki pozitif insanlara dua, yardım, paylaşma, selamlaşma, hediyeleşme, saygı ve sevgilerimizle manevi, olumlu pozitif enerji sağlamak şart. Unutmayalım ki maddede zıtlıklar birleşirken, ruhlarda ise benzerlikler yakınlaşır. Maddenin pozitif yükü negatif yükünü çeker, aynı yükler birbirini iter. Oysa ruhsal pozitif enerjiler, ruhsal negatif enerjiyi iter. Ruhsal olarak benzeşemezsek ya birbirimizden uzaklaşacak ya da dönüşerek birbirimizi kopyalayacağız.
Olmasını istemediğiniz şeyleri dualarınızda dileklerinizde de anmayın! İstemediğiniz şeyleri sıralamayın. Sadece OLMASINI İSTEDİĞİNİZ şeyleri söyleyin.
“Yaşlanmak istemiyorum” yerine
“Ben her daim genç kalıyorum..”
“Ben hasta olmak istemiyorum “yerine,
“Elhamdülillah ben sağlıklıyım.”
Örneğin; “yaşlanmak istemiyorum,” diyen insanların oradaki odak noktası yaşlanmaktır…Ve neticede yaşlanmak kaçınılmazdır.
Öyle ki beyin olumsuzu (negatifi) algılamıyor. Söylenen her sözü gerçek kabul ediyor. Örneğin siz, “Unutma” dediğinizde onu “unut” olarak alıyor. Bu yüzden onun yerine “aklında tut” demek daha doğru bir yaklaşım.
Birisine, “panik yapma”dediğinizde daha fazla panik olacaktır. Bunun yerine “sakin ol” demek daha uygundur.
Bu yüzden ne yapmak istemediğimizi değil ne istiyorsak onu söylemeliyiz!
Bir kimse size “hasta gibi görünüyorsun” dediğinde,
eğer siz buna inanır ve onaylarsanız bu sözleşmeyi imzalamış olursunuz ve çok fazla sürmeden hasta olacağınıza dair de size dikkatli olmanızı söyleyebilirim.
Hastalıktan söz açılmışken bazıları hastalıklarına çok sıkı sahip çıkar:
“Bende karaciğer yağlanması var.”
“Benim tansiyonum var, şekerim var” diye.
BENİM..!!!
“Benim” diye bu kadar sahiplenirseniz o hastalık da sizi hayatta bırakacağını mı sanıyorsunuz? Zira”Ben” diye başlayan her cümlemizi şuuraltımız sahiplenir ve emir addeder. Bazen de insan tabiri caizse kurbanı oynamayı seçer. Hatta bazen bundan hoşlanır da. Çünkü o hastadır ve çevresinden daha önce görmediği ilgiyi görüyordur.
Farkındalığı olan kişi ise o noktada bedeninin kendine verdiği mesaja bakar. Ve şu soruyu sorar “Bilmem gereken şey ne?
Hayatımda neyi değiştirmeliyim?”
“Neden ben?” değil..
“Nerede hata yaptım?
Ve bu hastalıkla bedenim beni uyarıyor?” demeliyiz.
Büyüklerin çok söylediği bir söz vardır.
“Bir şeyi kırk kere söylersen olur.”
Hiç düşündünüz mü sebebi ne acaba?
Çünkü dil neyi çok söylerse, bilinçaltı onu gerçek kabul eder, beyin onu gerçekleştirmek için harekete geçer.
OLUMLU KONUŞMA ve DÜŞÜNME işte bu yüzden çok önemlidir. Olumlu kelimelere odaklanarak ve bunları yansıtarak genel sağlığınızı iyileştirebilir ve beynimizin işlevselliğini artırabilirsiniz.
Şemsettin ÖZKAN
30.07.2025 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com