(Toplumsal İlişkiler 1823)
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَـمَٓا اَغْنَتْ عَنْهُمْ اٰلِهَتُهُمُ الَّتٖي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ لَمَّا جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْبٖيبٍ
“Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin (ceza ve intikam) emri geldiği zaman, Allah’ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiçbir şey sağlayamadı, (putları ve tağutları) ’helak ve kayıplarını’ artırmaktan başka bir işe yaramadı (ve asla yarayacak değildir).” (Hud/101)
Aslında kimsenin kimseye bir şey yaptığı yok. İnsanın ettiği şey hep kendinedir. Kendine zulüm yapıyor, kendine işkence ediyor hep. Sıkıntının esas kaynağı kendimiz.
Bir sosyal medya platformunda; “Türk ceza kanunu; “fail ile mağdur, aynı kişi olamaz” demiş. Neşet Ertaş ise;“kendim ettim, kendim buldum” demiş. Ben Neşet Ertaş’a inanıyorum” denilmesi, ne kadar güzel anlatım öyle…
Ceza hukukumuzda; “suçun mağduru nedir?” sorusunun cevabı şudur: Suç işlendiğinde suçtan zarar gören ve suçun mağduru olarak adlandırılan kişiler olur. Bir suç işlendiğinde suçun mağduru ve zarar göreni aynı kişi olabileceği gibi suçun mağduru farklı bir kişi de olabilir. Suçun mağduru, suç işlendiğinde hayatta olan kişidir. Suçtan zarar gören, suç sebebi ile doğrudan zarara uğrayan değildir. Suçun mağduru gerçek kişiler olabilir. Tüzel kişiler ya da kurumlar suçtan zarar gören olarak adlandırılırken suçun mağduru olamazlar. Bir kişi suçun hem faili hem de mağduru olamaz. Suçun konusu ve suçun mağduru ayrı kavramlardır.
Ancak Türk Halk müziğimizin unutulmaz ismi Neşet Ertaş, o güzel eserinde; “ne ettiysem kendim ettim, ettiğimi de buldum” diyor. Yani suçun faili de, mağduru da benim diyor:
Karadır bu bahtım kara
Sözüm kâr etmiyor yare
Yüreğimi yaktı nara
Eyvah eyvah eyvah eyvah…
Kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sararıp soldum
Eyvah eyvah eyvah eyvah…
Bilmez yar gönülden bilmez
Akar göz yaşlarım dinmez
Bir kere yüzüme gülmez
Eyvah eyvah eyvah eyvah
Kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sararıp soldum
Eyvah eyvah eyvah eyvah…
Hakikatte de öyle değil midir? İnsan hem bireysel tercihlerinde, hem de toplumlar toplumsal tercihlerinde, neye layık iseler öyle yönetilmezler mi? Yüce Yaratan; “Allah bir toplumu kendi özlerindekini değiştirmedikçe değiştirmez…” (Rad/11) ayetiyle bu gerçeği haykırmıyor mu?
İnsan nedense kolaycılığa kaçıp, hep dışarıda düşman arıyor. Halbuki düşman içeride. Kapı dışarıdan değil, içeriden açılıyor düşmanlara. İhanet içten çıkıyor. Kilit her zaman içeriden kırılıyor, lakin biz dışarıyı suçluyoruz.
Lev Nikolayeviç Tolstoy; “ömrüm boyunca bana en çok zarar verecek kusurum; gereksiz her şeye kafa yormam” derken insanın hep kendine eza ve cefa ettiğine vurgudur. Düşmanı dışarıda değil, içeride aramak lazım. İnsan kendi kendine zulüm yapıyor. Her şeyi kafaya takıyor insan. Stres yapıyor ve yönetemiyor onu. Sonra da bu sarmalın içinde, kaybolup gidiyor işte.
Şemsettin ÖZKAN
23.06.2025 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-aa.com.tr
4-ahddurakhukuk.com
5-musicmatch
6-suskunduvar.com