TERTEMİZ DUYGULARLA ÇOCUKLAR, KAR TANELERİ, MELEKLER GİBİ SEVİN GÖRDÜĞÜM YERLERE BİR TEK SEVENLER GİDİYOR

(Toplumsal İlişkiler 356)


اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُداًّ
“Allah’ın ayetlerine yürekten inanan ve bu imanın gereği olarak güzel ve yararlı davranışlar ortaya koyanlara gelince; sonsuz merhamet sahibi Allah, sevgisiyle onları ödüllendirmek, onları şefkatli, merhametli ve sevecen insanlar hâline getirmek ve böylece onların, bütün varlıklar tarafından sevilip sayılmasını sağlamak üzere, onlar için bir sevgi yaratacaktır. Günahkâr, kibirli, ahlâksız insanlar, hiçbir zaman kalpleri fethedemeyecek; öte yandan, insanları doğrulukla, samîmiyetle ve örnek davranışlarıyla doğru yola çağıranlar, işin başında düşmanlık ve ilgisizlikle karşılaşsalar bile, en sonunda halkın sevgisini kazanmayı başaracaklardır.” (Meryem/96)

Sevmek… Fuzuli’nin ifadesiyle “ aşk imiş her ne var âlemde/ ilm bir kıylü kâl imiş ancak.” Şu dünyanın gerçekten nesi var dostlar, sevgi denen güzelliğinden başka.

Hz. Mevlana; “tertemiz duygularla sevin… Çocuklar gibi sevin… Melekler gibi sevin… Kar taneleri gibi sevin… Benim gördüğüm yerlere bir tek sevenler gidiyor,” diyor.

Dikkat ederseniz bu konuyu sıkça defalarca işliyorum da işliyorum. Neden? Hz. Mevlana’nın gördüğü duyduğu ilmi ledündür. (Vehbi bir ilim olan “Ledün İlmi” Kur’an’daki ayetten adını almış ve Hz. Hızır’a ait olan özel bir gayb ve sır bilgisi… Tasavvufi gelenekte ledün ilmi önemli görülür. Ledün ilmi özel bir bilgidir ve herkes tarafından bilinmiyor, olayların iç yüzüne vakıf olmayı sağlıyor.)

Sevenler, sevilenler muteberdir bu ilimde. Hasetlik, fesatlık yapanlar değil. Yani manevi yönden iç temizliğini iyi yapanlar; samimi, içten, hulusi kalple Mevla’ya yönelenler, davranışlarında sadece ve sadece Allah’ın rızasını (hoşnutluğunu) gözetmeyi ilke edinenlerden söz ediyorum değerli dostlar. Kimseyi kırmayanlardan, karıncayı bile incitmeyenlerden bahsediyorum.

İnsan kırılan kalbi için küsmeyi bulmuş. Bakmış affedemiyor susmayı bulmuş. Kırılan insan kalbi hiçbir şeye benzemez. Kırılınca ses de çıkarmaz. Anlayamazsın halet-i ruhiyesini.

İnsan sevdiğine hiç kırılır mı derler bir de. Aslına bakarsanız, insan en çok da sevdiğine kırılıyor, ne hikmetse.

Bir insan kalbi defalarca gücenebilir başkalarına. Ama bir defa kırılır bazılarına. Ağacın dalları çatır çatır ses getirip kırılırken insanın kalbi sessiz sedasız kırılır. Kendini yok eder. İçin içini yer bitirir.

1978 tarihli “Anlatamazsın” adlı şiirimizde kırgınlığı hayata küsen aşıklara benzeterek anlatmaya çalışmışız:

 İyilik yapmak istersin,
Anlatamazsın
Kendini bir türlü.
İyi niyetler
Kendini bırakıverir,
Kötülüğün kollarına.
Umutsuzluk girdabında
Çırpınırsın.
Ağa takılan balık gibi.
Yaşamak istersin
Tutsak kuşlar gibi.
İçini kemirir bir kurt,
Ruhunu çürütür gibi.
İşte böyle
Kendini anlatamazsın
Bir türlü,
Hayata küsen
Âşıklar gibi.

Şemsettin ÖZKAN

25.05.2021 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-Şemsettin ÖZKAN, Şiirler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir