TEK KURUŞLUK KÂRIM YOKTU HAYATIMDAKİ VARLIĞINDAN İNAN ZARARINA SEVİYORDUM BEN SENİ

(Toplumsal İlişkiler 1299)

وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدٖينَةِ امْرَاَتُ الْعَزٖيزِ تُرَاوِدُ فَتٰيهَا عَنْ نَفْسِهٖۚ قَدْ شَغَفَهَا حُباًّؕ اِنَّا لَنَرٰيهَا فٖي ضَلَالٍ مُبٖينٍ
“Olay gizli kalmamış bir takım kadınlar; “Aziz’in karısı uşağıyla aşk yaşamak istemiş! Sevda onun bağrını yakmış! Biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz!” diyerek konuşmaya başlamışlardı.” (Yusuf/30)

Aslında sevgi olayı kompleks bir olaydır. Biri diğerini severken öbürü onu sevmez. Üçüncü bir şahsı sever birincinin sevdiği. O sevenin sevdiğini de bir başkası sevmeye kalkar. Hasılı karmaşık bir hale dönüşebilir bu sevda işi.

            Hele takasvari sevgiler, mantık evliliği tipi yaklaşımlarda da samimiyete pek rastlayamazsınız. Böyle olunca da Leyla ve Mecnun türü aşklara denk gelinmemesi gayet normaldir.

            Türk şiirinin unutulmaz şairi Atilla İlhan; “tek kuruşluk kârım yoktu hayatımdaki varlığından. İnan zararına seviyordum ben seni” derken, karşılıksız sevmenin dayanılmaz gücünü vurgular. Ticarette zararına vermek belki affedilmeyecek bir durum. Kişi kendi aleyhine aldığı bu kararla zarar etme yolunu seçmiştir. Ama birini severken de zararına severken yine ticaret erbabı gibi kendi aleyhine bir durumla karşı karşıyadır insan.

            Hz. Mevlana; “benim seni sevdiğime dair benden delil isteme! Zira kalpten kalbe bir yol vardır. Sen kendi kalbine bak! Eğer sen beni seviyorsan, ben de seni seviyorum demektir,” demekle Arapların mine’l kalbi ile’l kalbi sebila dedikleri şeyi mi söylemeye çalışıyor?

            Hz. Mevlana’nın oğlu Sultan Veled’e vasiyeti şöyledir: “Ey Bahaeddin! Eğer düşmanını sevmek ve onun da seni sevmesini istiyorsan, ona kırk gün boyunca güzel şeyler söyle; senin arkadaşın olacaktır. Çünkü dilden kalbe giden bir yol vardır, tıpkı kalpten dile giden bir yol olduğu gibi.

            Onaltıncı Kural ne diyor:
Kusursuzdur ya Allah, O’nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne de layıkıyla sevebilirsin.

            İnsan aynaya bir bakmalı, başkalarını ne kadar seviyor? Ondan sonra da sevilmenin hesabını. Ama önce sevmek olmalı. Hem de  Atilla İlhan’ın; “tek kuruş kârı olmadan zararına sevmesi” gibi.

Şemsettin ÖZKAN

16.01.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-suskunduvar.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.