TAÇ VE TAHT GEÇİCİDİR HİÇ GÖNÜLLERE GİRDİN Mİ?

 (Toplumsal İlişkiler 1726)

وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتٖي هِيَ اَحْسَنُ فَاِذَا الَّذٖي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَاَنَّهُ وَلِيٌّ حَمٖيمٌ  

“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet/34)   

Yunus Emre’nin dünyanın geçiciliğini çok güzel  anlattığı şu mısralara bir kulak vermek lazım. O kadar güzel anlatmış ki yeniden hatırlamadan edemiyorum;
Sular hep aktı geçti
Kurudu vakti geçti
Nice han nice sultan
Tahtı bıraktı geçti 
Dünya bir pencereydi
Her gelen baktı geçti.

            Sadi Şirazi de; “taç ve taht geçicidir, hiç gönüllere girdin mi?”diyerek durum tesbiti yaptıktan sonra asıl kalıcılığın bir gönüle girmek olduğuna vurgu yapar.

             Dönüp dolaşıp bizim Yunus’a bir bakmakta fayda vardır. Zira O ilim öğrenmek iyi hoş da en önemlisinin, en iyisinin bir gönüle girmek olduğunu öğretir bize dizelerinde: 

İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin, 
Ya nice okumaktır

Okumaktan murat ne
Kişi Hak’kı bilmektir, 
Çün okudun, bilmezsin, 
Ha bir kuru emektir.

Okudum, bildim deme, 
Çok tâat kıldım deme, 
Eğer Hak bilmezisen, 
Abes yere yelmektir.

Dört kitabın mâ’nisi,
Bellidir bir elifte,
Sen elifi bilmezsin,
Bu nice okumaktır

Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca,
Ma’nisi ne demektir

Yunus Emre der hoca, 
Gerekse bin var hacca, 
Hepisinden iyice,
Bir gönüle girmektir.

            Bu dünyanın geçiciliği en güzel anlatanlardan biri de Hz. Mevlana’dır. Mevlânâ’ya göre bu dünya, var gibi göründüğü halde aslî gerçekliği olmayan bir mutlak bir yokluk (adem-i mutlak), öte dünya ise yok gibi göründüğü halde gerçekte var olan mutlak bir varlıktır (hestî-yi mutlak). İnsan nefsanî ve cismanî bağlardan azat olarak bulunduğu ulvî ve latif bir âlemden, maddeye ve bedene hapsedilerek indirildiği süflî ve kesif bir âleme indirilmiştir. Bu yüzden insan varlığının asli unsuru olan ruh öte dünyaya, yani gerçek vatanına özlem duymaktadır.
“Dünya, âhiretin tarlasıdır” hadisinde de işaret edildiği gibi dünya ve dünya hayatı, gerçekte, öte dünyada insanı bekleyen sonsuz bir saadetin veya azabın tohumlarının atıldığı ve meyvelerinin devşirildiği bir tarlaya benzemektedir. Mevlânâ: “Bu dünya bir dağdır, bizim işimizse bağırmaktır; bağırmaların yankısı yine bize gelir” sözüyle bunu dile getirmekte, bu dünyada yapıp ettiklerimizin karşılığının bir aksiseda gibi bize geri döneceğini, ne ekersek onu biçeceğimizi, nasıl yaşarsak öyle dirileceğimizi ifade etmektedir.

             Sözümüzü yine Hz. Mevlana ile noktalayalım: “Dünya süslü bir geline benzer. Herkese göz kırpar ama kimseyle evlenmez.” Bu yüzden dünyada yapılması gereken de bu kubbede hoş seda bırakabilmektir. Gönüllere köprü kurabilmektir. Zira sadece geride kalan gönüllerde bırakılan izlerdir.

Şemsettin ÖZKAN
18.03.2025 KONYA

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir