SUSMAK CÜMLENİN İSTİRAHAT HALİDİR İSTİRAHAT BİTİNCE ÇIKAN CÜMLE DİNÇ OLUR ÇOK KONUŞUP CÜMLEYİ YORMA YOKSA CÜMLE ALEM YORULUR

(Toplumsal İlişkiler 1286)

وَالَّذٖينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ
“Faydasız işlerden, boş sözlerden yüz çevirirler.” (Mü’minun/3)

Çok konuşmak ya da bir başka ifadeyle gevezelik hiçbir literatürde övülmemiştir. Kimse lüzumsuz ve boş konuşanları sevmez. Tasavvufta da sakınılmasını gerekenlerden biridir çok konuşmak.  

           Şems-i Tebrizi; “susmak, cümlenin istirahat halidir. İstirahat bitince çıkan cümle dinç olur, çok konuşup cümleyi yorma, yoksa cümle âlem yorulur” derken tabiri caizse sükutun altın gibi değerli oluşunu ifade etmeye çalışır belki de.

           Hz. Mevlana der ki; “sükut denizdir söylemekse ırmağa benzer. O halde deniz seni arayıp dururken, sen ırmağı arama.” Sükut duyabilenler için, en güzel sestir. Okyanus gibidir. Denizin dalgalarında suskunluğun derin analizini yaparsın.

         Öyle bir suskunluk ki bizimkisi, dışımız sükût, içimiz kıyamet sanki. Sözde bir mana varsa, sükûtta bin bir mana vardır. Dilim lal olmuş gönlüm buruk. Tek olan “O” bilir gönlümü, sükût içinde sükût…

        “Kalbe sözden çok sükûttan manalar akar” derken, Hz. Şemsi Tebriz-i haksız sayılmaz. Abdülkadir Geylani hazretleri “ya Rab! Halim sana âyan, söze ne hacet!” derken sessizliğin derinliğine işaret eder. Nuri Pakdil de, “Sükût Suretinde” adlı eserinde; “El değmemiş o sabır/Arkadaş kıl tartan terazi misin /Artıyor katsayısı direnişin /Sükût suretinde /Çok koyu düşer ses” derken, sükûtun adeta resmini çizer.

          Çok az olmakla birlikte bazı insanlar bilirim,hiç konuşmaz susar dururlar. Halbuki onlar susarak konuşurlar. Bir çeşit sükuti sohbet yaparlar sizinle adeta. Çok konuşanı da sevmezler. Dinlendikleri için, akabinde ağızlarından iki çift kelam ettiklerinde de, sözleri çok dinç ve etkileyicidir.  

         Öyle bir suskunluk olmalı ki bizimkisi, dışımız sükût, içimiz kıyamet. Sözde bir mana varsa, sükûtta bin bir mana vardır. Dil lal, gönül buruk. Tek olan “O” bilir şu gönlümüzü, sükût içinde sükût…

       “Kalbe sözden çok sükûttan manalar akar” derken, Hz. Şemsi Tebriz-i haksız sayılmaz. Abdülkadir Geylani hazretleri “ya Rab! Halim sana âyan, söze ne hacet!” derken sessizliğin derinliğine işaret eder.

       Hasılı kelam sükut, duyabilenler için en güzel ses. Sus ki, gönülden manalar aksın diline. Çok konuşupta ne yapacaksın? Dilini mi yoracaksın, cümle âlemi mi? Bir Hâdis-i Kutsi’de şöyle buyrulur: “Ey âdemoğlu, kalbinde bir katılık, bedeninde bir hastalık ve rızkında bir eksiklik gördüğün zaman, bil ki boş şeyler konuştun. Ey âdemoğlu, çok konuşmakla hikmet ve inceliği nasıl arzu edersin. Sen hikmeti dilinin ve kalbinin sükûtunda ara bul.” Demek ki sadece dilin sükûtu yetmiyor, bir de kalbin sukutu söz konusu.

Şemsettin ÖZKAN

02.01.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.