(Toplumsal İlişkiler 1980)

وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلٰكِنَّهُٓ اَخْلَدَ اِلَى الْاَرْضِ وَاتَّـبَعَ هَوٰيهُ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ الْكَلْبِۚ اِنْ تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ اَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَثْ ذٰلِكَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذٖينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۚ فَاقْصُصِ الْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
“Eğer dileseydik (bel’am gibileri, lütfettiğimiz nimet ve faziletlerin kıymetini bilselerdi) onu bununla (kendisine verilen ilim ve hikmetler dolayısıyla) yükseltir (ve şereflendirirdik).Fakat o (bunları dünya rahatı ve menfaati için kötüye kullandı.) Arz’a (aşağılığa ve bayağılığa) saplandı ve nefsi hevâsına kapıldı. İşte onun misali o (kuduz) köpeğin haline benzer ki; eğer üzerine varırsan dilini sarkıtıp (ürkekçe) soluyuverir, veya kendi haline bırakırsan yine dilini uzatıp (tedirgin ve bitkin şekilde) soluyuverir… (Bu tiplerin ne mü’minler yanında kıymeti bilinir, ne zalimler katında rağbet edilir.) İşte ayetlerimizi (Hakk Dinimizi ve Adil Düzenimizi) yalanlayan ve yanlış sayan toplulukların hali de böyledir. Sen bu kıssayı (örnek ve ibret alsınlar diye) onlara anlat. Olur ki gereği gibi düşünür (ve gerçeği görür)lerdi.” (Araf/176)
Köpek aslında sadık oluşuyla bilinen bir hayvandır. Lakin zamanla köpekleşmek, yalakalaşmak, birine hizmet ettiği için de başkalarına zarar veren, ısıran anlamında kötü manalar verilmiştir. Bu yüzden zihinde olumsuz çağrışım yapar.
Nizamülmülk Siyasetnamesinde şöyle bir cümle kurar; “sultanın köpeği, sultandan daha tehlikelidir. Çünkü sultan ısırmaz, ama köpeği ısırabilir.” Sultanlar kendisi niye ısırsın ki, köpekleri varken. Öyle ya, ısırma işini en iyi köpekler yapar. Yer altı dünyasının patronları da, ısırma işini adamlarına yaptırır. O sadece emir verir, adamları da, o emri yerine getirir o kadar.
Sultanlara tebaasını ısırtmak, elbette yakışmaz. Onlar aksine tebaasını korumak, kollamak ve sorunlarını çözmekle mükelleftirler. Çünkü sevgili Peygamberimizin; “insanların efendisi onlara hizmet edendir” buyruğuna göre, hareket etme mecburiyetleri vardır. Topluma efelik yapan, yukarıdan bakan, onların problemleriyle ilgilenmeyenler, asla sultan olamazlar bu dinin öngörüsüne göre.
Bakınız, ilk iktidar hutbesinde Hz. Ömer efendimiz minbere çıkıp; “eğer bende bir eğrilik görürseniz ne yaparsınız?” buyurduğunda, herkes kılıçlarını çıkarıyor; “şu kılıçlarımızla seni düzeltiriz” diyor. Bunun üzerine Hz. Ömer efendimiz ellerini semaya kaldırarak; “Rabbim sana hamdü senalar olsun, yöneten ve yönetilen ne yapacağını biliyor” diyor. Şu sultanlığa, halifeliğe, devlet adamlığına bir bakar mısınız? Ne müthiş bir yönetim anlayışı öyle?
Victor Hugo “Gülen Adam” Ursus’un Gwynplaine’e söylediklerinde Batının bize söylediği demokrasiden eser yoktur: “Gerçekten diyordu, büyükler için bir kaide vardır: ‘hiçbir şey söylememek. Fakirin ancak bir dostu vardır: Susmak. O ancak tek bir kelime ile söylenebilir: Evet. İtiraf etmek ve razı olmak… İşte onun tek hakkı budur. Hakim karşısında da evet, Kral karşısında da. Büyükler eğer hoşlarına giderse, bizi değnekleyebilirler de. Nitekim ben değnek de yedim. Bu onların bir imtiyazı olup bizim kemiklerimizi kırmak onları küçültmez.”
Aslında yönetim sistemleri Bertolt Brecht; “ihtiyacımız olan şey kahramanlar değil, kahramanlara ihtiyaç duymayan bir toplum olmalıdır” sözünde olduğu gibi, sultanları ne abartmalı, ne de yerden yere vurmalıdır. Zaten kahraman yaratmak, feodal kültüre ait değil midir? İnsanlar ancak herkesin hakkını, hukukunu bildiği, kimsenin kayırılmadığı, torpilin işlemediği, herkesin hakça bölüşüm sağladığı, adaletle yönetilen bir toplumda mutlu olabilirler.
Son olarak şunu da unutmamalıdır ki, sadece yönetici değil, yöneticilerin etrafına yuvalanmış, asıl amacı da yöneticiyi koruyup kollamaktan ziyade onun sayesinde otlanmak, bir menfaat elde etmek olanları iyi tespit edip tedbirler almak gerekir. Sadece tebaa değil, sultan da bunlara dikkat etmelidir. Bunların yaptıkları bu ısırmalar kime yarıyor diye. Eminim sultana da yaramıyordur.
Şemsettin ÖZKAN
27.11.2025 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com