(Toplumsal İlişkiler 201)
وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِباً فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِي الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ
“İşlediği hatâ yüzünden büyük bir balık tarafından yutulan ve üç gün boyunca balığın karnında kaldıktan sonra, lütfumuz sayesinde kurtulan Zünnûn yani Balık Sahibi adıyla meşhur Yunus’a da katımızdan ilim ve hikmet vermiştik. Hani Yunus, bütün öğüt ve uyarılara rağmen bir türlü doğru yola gelmeyen kavminin olabildiğince inkârcı ve alaycı tutumu karşısında öfkeye kapılarak, iznimizi almadan görev yerini terk edip gitmişti. Bu davranışından dolayı kendisini cezalandırıp sıkıntıya düşüreceğimizi hiç hesaba katmamıştı. Böylece, kasabadan ayrılıp deniz kenarına gitti. Bir yolcu gemisine binip denize açıldı. Fakat aniden gemi batma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Bunu aralarında günahkâr bir kişinin bulunmasına bağlayan gemiciler, “Gelin aramızda kura çekelim de, bu felâketin kimin yüzünden geldiğini bulup onu gemiden atalım!” dediler. Çekilen kura sonucu Yunus denize atılıp da büyük bir balık tarafından yutulunca, karanlıklar içerisinde Rabb’ine el açıp şöyle yakardı: “Ey yüce Rabb’im; Senden başka ilâh yok! Acziyetimi itiraf ediyor ve senin sonsuz merhametine sığınıyorum! Sen, eksiklik ve noksanlık ifâde edebilecek bütün sıfatlardan uzaksın, insan hayalinin ulaşabileceği her türlü tasavvurun üstünde ve ötesindesin, yüceler yücesisin! Doğrusu ben, emrini göz ardı etmekle kendime zulmettim!” (Enbiya/87)
Şahsi kanaatim yaşadığımız şu pandemi sürecinde her birimizin önce bireysel anlamda sonra da toplumsal bazda öyle dil ucuyla falan değil, okkalı bir tövbe, (nasuh tövbe) Allah’tan bağışlanma dilemeye ihtiyacımız var. Tıpkı Yunus Peygamberin duası gibi dua etmeye ve kendimizle ve insanlarla olan ilişkilerimizde neleri yanlış yaptığımızın özeleştirisini yapmak zorundayız.
Kur’an’da Peygamber kıssalarını okurken toplumlarının başlarına gelen felaketleri tarihselciler gibi o döneme has bir olgu olduğu hatasına düştük. Bizlerin öyle felaketleri asla yaşamayacağımızı sandık. Tüm insanlık kırılıp dökülüyor. Her gün bu rakamlar kabarıyor. Bu sürecin öyle kolay kolay atlatılamayacağı sinyalerini veriyor bize.
Peki Hz. Yunus’un (a.s) hikayesi nedir? Gelin birlikte bir göz atalım: Hz. Yunus (as), hakkında hem İbrani hem de İslami kaynaklarda farklı rivayetler bulunuyor. Fakat her iki kaynakta da Hz. Yunus’un Ninova kavmine tebliğ için gönderildiği yer alıyor. Hz. Yunus, ömrü boyunca Ninovalıları hak yoluna döndürmek için mücadele etmiştir.
Yahudilerin kutsal kitabı Ahd-i Atik’e göre Hz. Yunus, Gatheferli Amittay’ın oğludur. Zebulun kabilesine mensup olup, Filistin’in İsrâil Krallığı’na ait olan Celîle bölgesinde doğmuştur. MÖ. 793-753 yılları arasında İsrail kralı II. Yeroboam döneminde yaşamıştır. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yunus’tan (as), Nisa suresinde “kendisine vahiy indirilenlerden”, En’am suresinde “doğru yola sevk edilenlerden. Alemlere üstün kılınanlardan”, Kalem suresinde de “Salihlerden” olduğundan bahsediliyor.
Bazı İslami kaynaklara göre Hz. Yunus, Hz. Yakub’un oğlu Bünyamin’in kabilesindedir. Hz. Süleyman’dan sonra kendi kavmine peygamber olarak gönderilmiştir. Hz. Yunus, kendi kavmine beddua eden peygamber olarak bilinir. Hz. Ali’den nakledilen bir rivayete göre Hz. Yunus, 30 yaşında peygamberlik vahyini almıştır. 33 yıl peygamberlik yapmıştır. 83 yaşında ibadet halindeyken Ninova’da yaşamını yitirmiştir. Hz. Yunus’un peygamber olarak gönderildiği Ninova, putperest bir kavimdi. Uzun yıllar boyunca sadece iki kişi kendisine inanmıştı. Tebliğinde başarısız olan Hz. Yunus, Allah’a yakararak canını almasını istemiştir. Yüce Allah da bu dileği kabul etmemiş, “halkına 40 güne kadar hak yoluna dönmediklerinde büyük bir azabın onları saracağını” söylemesini emretmiştir. Hz. Yunus da bu tebliği yapmış, fakat yine kimse kendisine inanmamıştır. 37. günde Hz. Yunus, halkının yanından ayrılarak, onları bir başlarına bırakmıştır. Azabın alameti olarak insanların yüzleri sararıp, takatten düşmeye başlayınca imana gelip, tövbe etmeye başladılar. Allah da Ninovalıların tövbesini kabul edip, azabı üzerlerinden kaldırdı.
Halkının üzerinden azabın kaldırıldığını ve tövbelerinin kabul edildiğini öğrenen Hz. Yunus, yalancı duruma düştüğü için şehri terk eder. Limandan bir gemiye binerek şehri terk eder. Fakat yarı yolda büyük bir fırtına koparak, gemiyi batırma durumuna gelir. Mürettebat ve yolcular kendi tanrılarına dua ederler. Sonunda birinin kurban olarak denize atılmasına karar verirler. Bunun için de aralarında çöp çekerler. Denize atılacak kurban olarak Hz. Yunus, belirlenir ve onu denize atarlar. Hz. Yunus’u büyükçe bir balık yutar. Allah’ın emriyle balık, onu yemez ve üç gün midesinde canlı yaşamasına izin verir. Balığın karnındayken Hz. Yunus sürekli olarak Enbiya Suresinin “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben haksızlık edenlerden oldum” 87. ayetini okur. Hz. Yunus, balığın karnından Muharrem ayının (aşure) onuncu gününde Allah’ın inayetiyle kurtulur. Balık onu Dicle kenarında bir sahile kusar. Güçsüz ve yardıma muhtaç olan Hz. Yunus’a hem gölge hem de besin sağlaması için Allah (CC), kikayon bitkisini yaratır. İyileşen Hz. Yunus, peygamberlik görevini devam ettirmek için halkının yanına dönmüştür.
Şemsettin ÖZKAN
21.12.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-hurriyet.com.tr