(Toplumsal İlişkiler 1940)

وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدٖينَةِ امْرَاَتُ الْعَزٖيزِ تُرَاوِدُ فَتٰيهَا عَنْ نَفْسِهٖۚ قَدْ شَغَفَهَا حُباًّ اِنَّا لَنَرٰيهَا فٖي ضَلَالٍ مُبٖينٍ
“Şehirde olayı duyan bir takım kadınlar birbirleriyle: “Azizin karısı, genç kölesinin gönlünü çelmeye kalkmış, kölesine olan aşkı yüreğinin derinliğine işlemiş; doğrusu biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” diye dedikodu yapıyorlardı.” (Yusuf/30)
Aşk, özlem ve yağmurların birbirine karıştığı bu şiirimde, şu günlerde yağmurlara nasıl hasret kaldıysak, sevgiliye de öyle derin özlemler duyduğumuz dile getiriliyor:
ÖZLEM
Çok özlüyorum seni,
Bir gece ansızın çık da gel!
Özlem ektim yollarına,
Onları tek tek kopar da gel!
Yıllar oldu bağrım yanar,
Derinden aşk yaram kanar.
Gözlerim hep seni arar,
Bir gün beni şaşırt da gel!
Ne zaman deli rüzgarlar esse,
Ne zaman deli yağmurlar yağsa,
Sessiz pencereme tak tak vursa,
Yağmur damlaları sen ol da gel!
Aşk ateşi deyip geçme,
Soğuktur suların içme.
Uzaktır yolların deme,
Dağ tepe aşıp çık da gel!
Aşk şerbeti içen kanmaz,
Aşk acısı candan çıkmaz,
Görmek istedimse biraz,
Gözlerini karart da gel!
Şemsettin ÖZKAN
(GÜZELYALI/ 2025)