(Toplumsal İlişkiler 1749)
يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْ فَاِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَرْضٰى عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِقٖينَ
“Sizi hoşnut etmek için yemin edeceklerdir; ama siz onlardan hoşnut olsanız [bile] (bilin ki), Allah günahkar bir topluluktan asla hoşnut kalmayacaktır.” (Tevbe/96)
Hayatımızda karşılaşabileceğimiz en kötü insanlar kim biliyor musunuz? Bir dedikleri bir dediklerini tutmayan ikiyüzlü karakter yoksunu münafıklardır desem sanırım doğru söylemiş olurum. Bunlar için önemli olan günah işlememek değil, asıl sorun kendilerini kamufle edip, saman altından su yürütmektir.
William Shakespeare; “onların en büyük kaygısı günah işlememek değil, işlediğini belli etmemektir” sözüyle tam olarak vurgulamaya çalıştığı da bu değil midir?
Yukarıda geçen ayette inanç yönünden dilleriyle inandık deyip kalpleriyle inanmayan inanç grubu münafıklara atıf vardır. Her ümmet, cemaat ve topluluk içinde, inancı farklı olduğu halde bunu açığa vurmayan, inanmış görünerek durumu idare eden ve amacına ulaşmayı hedefleyen insanlar vardır. Nifak denilen bu davranış biçiminin sebebi ya kişinin ve grubun zayıf olması veya bir taktik ve yöntem olarak bunu tercih etmesidir.
Hz. Peygamber ve müslümanlar Mekke döneminde müşriklerle mücadele etmişlerdi. Medine’ye göç edince müşriklere iki sınıf inkârcı daha katıldı: Yahudiler ve münafıklar. Müslümanlar Medine’ye gelmeden önce oradaki ahaliye üstünlük sağlamış bulunan ve onları sömüren yahudiler, Hz. Peygamber ve ashabının oraya intikalinden sonra üstünlüklerini kaybedip giderek tâbi bir azınlık haline gelmişlerdir. Bu statüyü kendileri veya menfaatleri için uygun bulmayan bir kısım yahudiler, sözle müslüman olduklarını ifade etmiş, İslâm cemaatinin içine girmiş, cemaate zarar vermek ve onu içeriden çökertmek için ellerinden geleni de geri koymamışlardır.
Resûlullah’ın Medine’ye geldiği sıralarda buranın yöneticiliğine hazırlanan Abdullah b. Übey de benzer bir beklenti içerisine girmiş, ancak bu beklentisi gerçekleşmeyince Hz. Peygamber’e ve müslümanlara kin beslemiş, fakat inkârcı olarak kalması halinde onlara fazla zarar veremeyeceğini anlayıp Bedir Savaşı’nı takiben müslüman olduğunu açıklamıştır. Ölünceye kadar (h. 9. yıl) nifak hareketinin başını çeken Abdullah b. Übey müslümanlar aleyhine türlü entrikalar çevirmiştir (ayrıca bk. Münâfikun 63/1-8). Allah Teâlâ Hz. Peygamber’e münafıkları bildirdiği halde, bunlar görünürde müslüman oldukları, çevre onları müslüman bildiği için Hz. Peygamber, “Muhammed arkadaşlarını da öldürüyor” (Buhârî, “Tefsîr”, 63/5, 7) şeklinde bir propagandanın yayılmasını önlemek için münafıkları teşhir etmemiş ve belli suçları sabit olmadıkça cezalandırmamıştır.
İman yönünden münafıklık yanında bir de ahlâk bakımından münafıklık vardır ve Hz. Peygamber müminlerin bundan da sakınmalarını istemiştir. “Münafığın üç belirtisi vardır: Haber ve bilgi verdiğinde yalan söyler, söz verdiğinde yerine getirmez ve kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder” (Buhârî, “Şehâdât”, 28; Müslim, “Îmân”, 25) meâlindeki hadis bu konuda yapılmış önemli bir uyarıdır.”
Bunların günah diye bir kavramları olmadığı için onların en büyük kaygısı günah işlememek değil, işlediğini belli etmeyerek güya Müslümanları kandırmaktır. Bu işte de hayli başarılılar.
Şemsettin ÖZKAN
10.04.2025 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com