(Toplumsal İlişkiler 171)
وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪يۚ اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبّ۪يۜ اِنَّ رَبّ۪ي غَفُورٌ رَح۪يمٌ
“Ben kendi nefsimi temize çıkarmıyorum. Rabbimin merhameti olmasaydı, nefis, her zaman kötü olan şeylerin yapılmasını emreder. Şüphesiz ki Rabbim bağışlayan ve acıyandır” dedi.”(Yusuf/53)
Sözlükte can, ruh, kan, dem, ceset gibi anlamlara gelir. Kuran’da nefis öncelikle tek tek bireyin kimliği, kendisi, ene’si anlamında kullanılır: “O gün her nefis hayırdan işlediğini hazır bulur.” (Al-i imran/30)
Nefs; içimizdeki bütün kötü isteklerdir, süflî arzulara duyulan meyildir. İnsanı Allah’tan uzaklaştıran bütün şeytânî hisler, nefsten ibârettir. Dünya, yaratıldığı günden beri kulların kulluk değerinin tespit edildiği bir imtihan dershânesidir. Bu sebeple insanoğlu hem kötülüklerle donatılmıştır hem de iyiliklerle… Yine bu sebepledir ki nefsi tezkiye ve kalbi tasfiye, yâni tasavvufî eğitim şarttır.
Muhammed
Esed Kur’an Mesajı adlı eserinde yukarıda
geçen “yine
de ben kendimi bütünüyle temize çıkarmaya çalışmıyorum;
çünkü Rabbimin acıyıp esirgediği kimseler hariç, insanın
kendi benliği [de onu] kötülüğe sürükle(yebili)r;* gerçekten
de benim Rabbim çok acıyıp-esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır!”
ayetini
şöyle açıklıyor:
*Lafzen,
“kötü olanı emretmeye alışıktır/yatkındır”. -yani,
çoğu zaman akıl ve sağduyunun ahlaken iyi ve olumlu bulmadığı
yöne sürükleyen güdülerle doludur. Bu ifade, 24. ayetteki “kadın
ona karşı arzu doluydu, o da kadını arzuluyordu; öyle ki, [bu
ayartma karşısında] eğer Rabbinin burhanı içine doğmasaydı
[bu arzuya yeniliverecekti]
” ifadesine ve ayrıca 33. ayette geçen “Sen onların tuzaklarını benden uzak tutmasan, ben onların ayartmalarına kapılırdım” şeklindeki Hz. Yusuf’un duasına açık bir atıf taşımaktadır. (Bkz. ayrıca yukarıda 23. not.) Hz. Yusuf’un insan yapısındaki bu zayıflığı dile getiren sözleri, bizzat bu zayıflığı yenmesini bilmiş birinin tevazuunu yansıtan yüce gönüllüce sözlerdir; çünkü ayetin devamı göstermektedir ki, Hz. Yusuf ahlakî zaferini kendisine değil, sadece Allah’ın lütuf ve merhametine bağlamaktadır.
Nefsi
en iyi anlatıp yorumlayanlar tasavvufla uğraşan mutasavvıflar
olmuştur. Bu fakirin görüşü de budur. Örneğin Zünnûn
el-Mısrî, Allah ile kul arasındaki en kalın perdenin nefis olduğu
kanaatindeydi. Bâyezîd-i Bistâmî, Hak Teâlâ’nın kendisine,
“Nefsini bırak da öyle gel” diye hitap ettiğini ve bunun
üzerine yılanın gömleğinden soyunduğu gibi nefsinden
sıyrıldığını anlatır. (Kuşeyrî, s. 719)
Mutasavvıflara göre nefis insanın putudur; “Hevâsını
(nefsânî arzularını) tanrı edinen kimseyi görmedin mi?”
âyetinde (el-Câsiye 45/23) bu husus ifade edilmiştir. Hakk’a ermek
için nefis putunu kırmak gerekir. Nefsi hevâsından, aşağı
arzularından menedenlerin cennete gideceğini haber veren âyette
(en-Nâziât 79/40) buna işaret edilmiştir. Nefis kendini beğenir,
kendine tapar, kendine hayrandır, bencildir, şımarıktır,
kibirlidir. Topraktan yaratılmış olduğundan zayıf, çamurdan
olması sebebiyle cimri, balçıktan olduğu için şehvetli, pişmiş
topraktan olduğu için de cahildir. Zaaf, cimrilik, şehvet ve
cehalet onun esas özellikleridir.(Ebû Tâlib el-Mekkî, I, 176)
Nefsin tabiatında yırtıcılık/vahşilik, hayvanlık, şeytanlık
ve tanrılık vardır. Nefisteki düşmanlığın, saldırganlığın
kaynağı yırtıcılık, oburluğun ve hırsın kaynağı hayvanlık,
hilekârlığın ve kurnazlığın kaynağı şeytanlık, büyüklenme
ve her şeye tek başına hükmetme arzusunun kaynağı tanrılıktır.
Bu dört nitelik sırasıyla köpeğe, domuza, şeytana ve bilge
kişiye tekabül eder. Nefis, içinde bunların tamamını
barındırır. (a.g.e., I,177; Gazzâlî, İḥyâʾ, III, 10)
Mutasavvıflar nefsi çeşitli istiarelerle anlatmışlar,
meselâ bazan saldırgan köpeğe, kurnaz tilkiye, pisboğaz domuza,
iğrenç fareye, korkunç yılana ve ejderhaya, bazan Firavun’a ve
Nemrud’a, bazan puta, bazan zindana, bazan cehenneme, bazan hak hukuk
bilmeyen hırsıza, bazan cadıya, bazan da insanı baştan çıkaran
kadına benzetmişlerdir (Kuşeyrî, s. 269;
Hücvîrî,
s. 244-245; Mevlânâ, I, 135, 368; II, 20, 60, 81; III, 207, 261,
331). Mevlânâ nefsin insana sağ elinde mushaf tutarak geldiğini,
fakat sol elinde gizlediği Kılıçla onu katlettiğini, su bulma
vaadiyle kuyuya götürüp sonra onu kuyunun içine attığını
anlatır (Mesnevî, III, 27, 260). Temel tasavvufî anlayışlardan
biri olan melâmet hareketi her hususta nefsi kınamayı, onun
ayıplarından bahsetmeyi, başkalarını haklı veya mâzur, nefsi
kusurlu görmeyi, Allah için nefse hasım olmayı esas alır
(Sülemî, Uṣûlü’l-Melâmetiyye, s. 151, 165, 167).
Öte yandan ne kadar kötü olursa olsun nefsi ıslah ve terbiye edip
disiplin altına almak ve eğitilmiş nefisten âhiret amelleri için
yararlanmak mümkündür. Aslında temiz olmayan köpeğin eğitimli
olduğu takdirde tuttuğu av temiz ve helâl olması gibi eğitilmiş
ve disiplin altına alınmış nefis de öyledir. (Hücvîrî, s.
315) Tasavvufta nefis terbiyesi şiddetli mücâhede ve meşakkatli
riyâzet hayatıyla gerçekleştirilir. Bunun için nefsin arzularına
uymamak, ondan gelebilecek tehlikelere karşı dikkatli ve uyanık
olmak gerektiği sık sık vurgulanır. Nefsin gazap ve şehvet
niteliğinden kaynaklanan olumsuzlukları kökten kazımanın ne
mümkün ne de doğru olduğunu söyleyen Gazzâlî onun aklın ve
vahyin denetim ve gözetimi altında tutulması gerektiğini
belirtir.
Şemsettin ÖZKAN
20.11.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-Şemsettin ÖZKAN, İnsanı Tanıma Sanatı I 1997 Basılmamış
4-islamveihsan.com (Osman Nuri Topbaş, Nefs Nedir Niçin Verilmiştir? 14 Ağustos 2014 tarihli yazısı)
5-kuran.gen.tr
6-sabah.com.tr (Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinden alıntılanmış)