İNSANLAR AĞZINDAN ÇIKAN CÜMLELERİN BEYNİNDEN ÇIKAN DÜŞÜNCELERİN BÜTÜN EVRENİ DOLAŞIP TEKRAR KENDİNE GERİ DÖNDÜĞÜNÜ BİLSE EMİNİM ÇOK DAHA DİKKATLİ OLURDU

(Toplumsal İlişkiler 1921)

وَقُلْ لِعِبَادٖي يَقُولُوا الَّتٖي هِيَ اَحْسَنُ اِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْزَغُ بَيْنَهُمْ اِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُواًّ مُبٖيناً 
“Ey Muhammed! Bu inkârcıları hak dine dâvet edecek olan mümin kullarıma söyle; onlarla konuşurken, gönül incitmeden, kaba ve kırıcı davranmadan, en güzel şekilde konuşsunlar.Çünkü şeytan, kalplere kin ve nefret tohumları ekerek aralarına fesat sokmak ve böylece onları öfkelendirip birbirine düşürmek için her an fırsat kollamaktadır. Doğrusu şeytan, insanın apaçık düşmanıdır. O hâlde, ey iman edenler! Cennetin yalnızca sizlere özgü olduğu ve karşınızdakinin cehenneme gireceği yolunda ifâdeler kullanarak, üstelik bu sizin üzerinize vazife değilken şeytanın eline koz vermeyin.” (İsra/53)

İzafiyet teorisi, kuantum fiziği, atomun parçalanması ile enerji üretimini bulmuş, Nobel Fizik ödüllü ünlü bilim adamı Albert Einstein; (1879-1955) “insanlar, ağzından çıkan cümlelerin, beyninden çıkan düşüncelerin, bütün evreni dolaşıp, tekrar  kendine geri döndüğünü bilse, eminim çok daha dikkatli olurdu” derken, bilim adamı oluşunun yanı sıra şu rastgele ileri geri konuşan, insanları arkasından çekiştiren, gıybet, dedikodu, laf taşıyan, patavatsız, lafının nereye gideceğini bilmeyen geveze tiplere de konuşur gibidir.

          Söz neden önemlidir? Çünkü söz namustur. Söz kimliktir, söz kişiliktir, söz karakterdir. Bir kez çıktı mı ağızdan, onu bağlar. Onu hapseder. O sözün yaptırımı olur. Ceremesine katlanırsın. 

          En iyi sözler tartılarak sarf edenlerden çıkar. Hz. Mevlana; “sözü süz de söyle, gönlü bulandırmasın. Sözü diz de söyle, kulağa inci diye takılsın. Sözü yüze söyle, gıybet olup utandırmasın” derken soyut anlamda insana sunacağı pratik faydalara değinmektedir. Sözü öyle süzerek söyleyeceksin ki, yorumlara mahal bırakmadan gönülleri bulandırmayacaksın. Konuştukların lüzumsuz, boş, gereksiz, yalan, dolan olmayacak. Söylediklerinden muhatabın istifade edecek. Bir de insanın yüzüne yüzüne konuşacaksın ki, gıybet, çekiştirme, dedikodu, laf taşıma getirme götürme olmayacak.

          Hz. Mevlana; “dünyada olabilecek her bir olay için, misal âleminde sayısız ihtimal uyur. Siz ağzınızdan çıkardığınız sözlerle, o ihtimalleri uyandırırsınız. Güzel kelimeler söyleyin ki, güzel ihtimaller uyansın. İnsanın kaderine müdahalesi buradadır” derken ta o zamanlardan Quantum fiziğini tanımlar  gibi sanki. Sanıyorum en doğru kuantum tanımı. 

          Serkan Özkan, Kuantum düşünce tekniği konusunda şu güzel tesbitleri yapmış:“Gelecekte olmasını istediğimiz durumlar, kendimizde görmek istediğimiz özellikler hakkında; hayaller, sesler ve duygularla oluşturulan bir düşünce biçimidir. Bu düşünce biçimi bizim hücresel bellek düzeyimizi, bilinçaltımızı ve tüm hayatı etkileyerek zincirleme reaksiyonlara neden olur. 

           Kuantum Düşünce üst nitelikli bir düşünme biçimidir. Sıradan düşünce biçimleri kendisini tekrar eden, etkisiz ve sınırlı enerjilerdir. Değiştirme ve oluşturma güçleri yoktur. Daha çok kaygı, kuruntu, birbirini çağrıştıran zincirleme hayaller biçiminde akar. Oysa Kuantum Düşünce; derin düzeyde, atom altı alanda etkili olabilecek tarzda bir yaratıcı düşünme biçimidir. Özel bir bilinç düzeyine girerek, özel olarak kurgulanmış sözel ve imgesel oluşumları içerir. Bu düzeyde insan, kendi hayatının efendisi durumuna geçer. Kişi, varlığını sürdürmesini sağlayan ortak enerjiyle işbirliğine girdiğinde, tek bir “kişi” olmanın sınırlı olanaklarını aşar, “bütün”ün gücüne ulaşır. Bu durumda da gücünüz tabii ki bütünün gücüne eşit olacaktır. NE DÜŞÜNÜRSEK ONU YAŞARIZ NE DÜŞÜNÜRSEK O OLURUZ. 

Şemsettin ÖZKAN
29.09.2025 GÜZELYALI

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir